Golda Meir: 'Zayıflığımız Affedilmeyecek'
İsrail'in ilk ve tek kadın Başbakanı olan Golda Meir'in gizliliği kaldırılan 1973 Arap-İsrail (Yom Kippur) Savaşı hakkında sözleri ve dönemin Savaş Kabinesinin görüşleri yayınlandı.

Orijinal Adı; “We Won't Be Forgiven for Weakness': Golda Meir's Warning Revealed in Declassified Yom Kippur War Tapes” ⑊ Ofer Aderet ⑊ 10 Ekim 2024, Haaretz
Yom Kippur Savaşı'ndan elli bir yıl sonra IDF arşivi, Kasım 1973'te yapılan ve tam bir fikir birliğinin olduğu kabine toplantısının kaydını yayınladı: Araplarla gerçek bir barış için hiç şans yok.
“Birçok şey için affedileceğiz ama bir tanesi hariç, o da zayıflık. Zayıf olarak mimlendiğimiz an her şey biter. Bu affedilemez bir günahtır.’’
Başbakan Golda Meir tarafından söylenen bu sözler tam 51 yıl önce, Yom Kippur Savaşı'nın hemen ardından gerçekleşen bir kabine toplantısında kaydedilmişti. Bugün, Savunma Bakanlığı'nın IDF arşivi, bu toplantının protokollerini ve alışılmadık bir adımla kaydını da ortaya çıkarıyor.
19 Kasım 1973 tarihindeki kabine toplantısında Başbakan Golda Meir, Savunma Bakanı Moshe Dayan, IDF Genelkurmay Başkanı Korgeneral David Elazar (Dado) ve diğer IDF generalleri hazır bulunuyordu. Arka planda İsrailli savaş esirlerini geri getirme çabaları, savaşın yeniden alevlenebileceği korkusu ve Mısır ile barış konusunda yapılan görüşmeler vardı. Toplantının vardığı nihai sonuç iç karartıcıydı: Araplarla gerçek bir barış için hiç şans yok.
Meir, Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat'ın iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmasına zemin hazırlayan İsrail ziyaretinden dört yıl önce şu açıklamayı yapmıştı.
-“Korkarım bunu göremeyeceğim. Gerçek bir barışı.’’
Toplantıda ise şu sözleri sarfetti;
-’’Barış' dedikleri zaman, kastettiğimiz barış bu mu acaba? O [savaşa] hazır olduğuna karar verene kadar ne kadar süreceğini bilmediğim bir başka ateşkes yapılacağından şüphelenmeme izin var mı?”
Meir devam etti;
-“Umarım durum böyle olmaz ama bu gerçeklikten çok da uzak değil.”

Meir, barışı teşvik etmek için topraklardan çekilme çağrısında bulunanlara karşı eleştireldi.
-“Beni kızdıran şey, yıllarca 'Çekilin, çekilin, çekilin, ülke içinde de çekilin, o zaman barış olur' diyenlerle tartışmak oldu….Bilerek ya da bilmeyerek diğer tarafı tamamen görmezden gelmeleri...
Dönemin Libya ve Suudi Arabistan liderlerine atıfta bulunarak; ‘‘Kaddafi var, Faysal var, Irak var; ne olacak?” diye sordu. Aynı konuyla ilgili olarak, toplantı sırasında 1967 sınırlarına geri çekilmenin hiçbir şekilde tartışılmaması gerektiğini de söyledi.
-“Bir sonraki hükümette kimin yer alacağı konusunda hiçbir fikrim yok...'67 sınırları diyen birini tanımıyorum. Rab sakınsın, bize Uluslararası sınırların ötesinde hazır ve bizi bekleyen bir barış olduğunu, bizim anlamak istediğimiz şekilde bir barış olduğunu vaat edenler bizi peşlerinden sürüklemiş olsalardı, vay halimize,” dedi.
Meir, sözlerine İsrail'de yaşamın sürekli savaş ve seferberlik anlamına geldiğini ekleyerek devam etti.
-“Keşke bunun son savaş olduğunu söyleyebilseydik... Kendimizi ne kadar süreceğini bilmediğim uzun bir dönem için seferber olmuş gibi görmemiz gerekiyor. Ama bu bir gün meselesi değil. Barış olmadığı sürece savaş da olacaktır. Ve savaş her an gündeme gelebilir... Hem savaşın hem de normal hayatın bir arada sürmesi mümkün değil... Ulusun bunu bilmesi gerekiyor.”
Savaştaki kayıpların ne kadar yıkıcı olduğunu değerlendiren Meir şunları söyledi:
-“Bizler için her savaştan sonra, her bir kayıp sadece ölenin ailesinin yakınları için bir üzüntü meselesi değildir. Kederli bir ulus var. Ancak hazır olan ve önünde ne olduğunu bilen bir millet... büyük bir millet, güçlü bir millet... savaşta olan bir millet, dolayısıyla savaşta olup pes etmeye hazır olmayan bir millet gibi hareket etmelidir.”

Toplantıda IDF Güney Komutanlığı Başkanı Tümgeneral Shmuel (“Gorodish”) Gonen de benzer şekilde kötümser bir görüş ortaya koydu.
-“Araplarla aramızdaki çatışmanın milliyetçi değil dini olduğuna inanıyorum ve bu nedenle çözülmesinin mümkün olduğunu düşünmüyorum’’ dedi ve ekledi;
-Onlarla müzakerelerde başlangıç noktası bu olmalı, fakat bizim neslimizin onlarla barış yapabileceğine inanmıyorum, ki umarım yanılıyorumdur. Tüm vaatlere rağmen, benim görüşüme göre bu tamamen bir taktik ve takiye mekanizması... Eğer gerekli olduğunu düşünmediğim tavizler vermeye yönelik hamleler yaparsak, üzerimizdeki baskıyı birkaç yıllığına da olsa hafifletmek için tavizler vermiş oluruz ve geleceği feda etmiş, zayıflık emaresi sergilemiş oluruz ki bu da daha sonra düzeltilemez.”
IDF Askeri İstihbarat Şefi Eli Zeira da Mısır ile gerçek bir barış yapma şansının olmadığını savunuyordu;
-“Bu konuda hayallerle yaşamamak bizim için önemli. Çünkü Mısır'la gerçek bir barış yapmak mümkün olacaksa uluslararası sınıra geri dönelim diyen çok sayıda Yahudi var’’ dedi ve İsrail'in Altı Gün Savaşı'nda ele geçirdiği toprakları Mısır'a iade etmesi halinde bunun iki ülke arasında barış getirmeyeceğini de sözlerine ekledi. Şöyle devam etti Zeira:
- “Benim izlenimim... Mısırlıların Mısır dedikleri toprakların tamamını geri almaları mümkün değil. Orada hiçbir şey bitmez. Onlarla gerçek bir barışa nasıl ulaşabileceğimizi göremiyorum. Birkaç dönüm satmamız karşılığında bu bölgede barış içinde yaşayabileceğimiz gibi hayallerle yaşamaktan vazgeçmeliyiz. Durum böyleyken bizim için sorun, ulusu gerektiği gibi hazırlamaktır.’’
Zeira bu toplantıda konuşan ve halen hayatta olan tek kişidir. Yom Kippur Savaşı'ndaki başarısızlıkları araştıran Agranat Komisyonu, bu olaylardaki rolü nedeniyle görevinden alınmasını önermişti.

Toplantıda Savunma Bakanı Moshe Dayan, savaşın ardından İsrail'in Arap devletlerine yönelik caydırıcılık konseptindeki değişimden bahsetti.
-“Eskiden Araplara karşı caydırıcı bir güce sahip olduğumuza güvenirdik... Korkarım ki aramızdaki görüş, bizim caydırılan taraf olacağımız yönünde” dedi ve Savaştan önce düşmanı yanlış değerlendirdiği için pişmanlığını şu sözlerle dile getirdi;
-“Topyekûn bir savaş başlatmayacaklarına dair varsayımım... Arapların, Rusların ve tüm dünyanın onlara savaş başlatırlarsa kaybedeceklerini söylemesine dayanıyordu. Peki buna neden ihtiyaçları var?” diye sordu Dayan.
Biz düşünüyoruz, onlar düşünüyor, tüm dünya savaşı kaybedeceklerini düşünüyor - öyleyse neden savaş çıkarsınlar ki? En basit, en yalın şekilde ifade etmek gerekirse, bu bir ideolojidir.’’
Dayan özetledi: “Buradaki anlayıştan çok korkuyorum; caydırılan taraf biz olacağız, Araplarla yüzleşmekten çok korkacağız ve tersine dönmüş bir caydırma psikozunun içine gireceğiz.’’