Jonathan Cook: "Gazze'nin kanı İsrail kadar Batı'nın da ellerinde"
"İsrail yine saldırıya geçti ve Gazze halkı sessiz ve yavaş bir yok oluşla karşı karşıya. Bunu finanse eden ve mümkün kılanlar ise ABD ve Avrupalı müttefikleri"
Editörden;
İsrail-Filistin çatışması üzerine üç kitabın yazarı ve Martha Gellhorn Gazetecilik Özel Ödülü sahibi Jonathan Cook’un son makalesi büyük yankı uyandırdı. Cook, makalesinde yaşananları “ister tasarlayarak ister sonuç olarak olsun, bir soykırım politikası” şeklinde tanımlıyor.
“Filistinlilere ve İsraillilere yönelik mevcut katliamda en kanlı el Hamas'a ya da Netanyahu hükümetine değil, Batı'ya aittir.” diye başlayan ve işin kökündekileri anlatan bu önemli makaleyi siz Gûngen okurları için çevirmemek olmazdı.
Aslında, Gûngen olarak sizlere çevirisini sunduğumuz makalelerde editöryel açıdan aslına sadık kalmayı tercih ediyoruz. Orijinal makalede kullanılan fotoğraflar, videolar vb ne ise, aynen aktarıyoruz. Ne var ki, Jonathan Cook’un makalesinde kullanılmış olan kapak fotoğrafını kullanmak istemedim. Biraz kişisel bir karardı doğrusu. Aşağıda çevirinin başında göreceksiniz fotoğrafı: Bombardımanda yaralanan çocukların hastanedeki görüntüsü.
Kapak için hazırladığım foto-art, üzerinden savaş geçmiş bir coğrafyada doğmuş, büyümüş, üzerinden savaş geçen topraklarda habercilik yapmış birinin içinde büyüttüğü çiçekleri anlattığı için onu kullandım.
Çünkü dışarıdaki hakikati, Sanat Yönetmenliğini yaptığım Çocuk Kalpler Kumpanyası olarak Zülfü Livaneli’nin "Gökkuşağı Gönder Bana" albümünde bir seslendirdiğimiz bir şarkı için yaptığım bir video klipte anlatmıştım: “Haberleri Açma Baba”
İşte tam da bahse konu fotoğrafın filmidir aslında bu klip. Fotoğraf beni filmi yaptığım zamanlara, o zaman yaşadığım hislere götürdü. Ve Cook’un makalesi, değişen hiçbir şey olmadığını düşündürdü…
Bundan sebep, o filmle başlamak istedim. (Not düşmeliyim: YouTube kuralları gereği video yaş izni gerektirdiği için, onay vererek başlatmanız gerekiyor.)
İsrail-Filistin Savaşı: Gazze'nin kanı İsrail kadar Batı'nın da ellerinde
Orijinal Adı; “Israel-Palestine war: The blood of Gaza is on the West’s hands as much as Israel’s” ⑊ Jonathan Cook ⑊ 11 Ekim 2023, Middle East Eye
İsrail yine saldırıya geçti ve Gazze halkı sessiz ve yavaş bir yok oluşla karşı karşıya. Bunu finanse eden ve mümkün kılanlar ise ABD ve Avrupalı müttefikleri

Filistinlilere ve İsraillilere yönelik mevcut katliamda en kanlı el Hamas'a ya da Netanyahu hükümetine değil, Batı'ya aittir.
Evet, Filistinli savaşçılar hafta sonunda Gazze Şeridi'nin kenarındaki İsrail yerleşimlerine acımasız bir saldırı düzenledi. Ancak bu saldırı durup dururken ya da herhangi bir uyarı olmaksızın gerçekleşmedi. İsrail'in inanmamızı istediği gibi "kışkırtılmamış" değildi.
Aslında Batılı başkentler Gazze'deki Filistinlilerin ne kadar kışkırtıldığını çok iyi biliyor, çünkü aynı hükümetler Filistinlileri anavatanlarından etnik olarak temizleyen ve nüfusun geri kalanını kendi anavatanlarında gettolara hapseden İsrail'i onlarca yıldır destekleyerek suç ortağı oldular.
Son 16 yıldır, İsrail Gazze kıyı bölgesini dünyanın en büyük açık hava hapishanesinden tutun, Filistinlilerin üzerinde deneyler yapılan korkunç bir işkence odasına dönüştürürken bile Batı'nın İsrail'e verdiği destek azalmadı.
Yiyecekleri ve elektrikleri karneye bağlandı, yaşamın temel gereksinimleri onlara verilmedi, içilebilir suya erişimleri yavaş yavaş ortadan kaldırıldı ve hastanelerinin tıbbi malzeme ve ekipman alması engellendi.
Sorun bilgisizlik değil. Batılı hükümetler İsrail'in işlediği suçlardan gerçek zamanlı olarak haberdar edilmiştir: kendi elçilik yetkililerinin gizli yazışmalarında ve insan hakları gruplarının İsrail'in Filistinliler üzerindeki ırkçı yönetimini belgeleyen sayısız raporlarında.
Buna rağmen Batılı siyasetçiler müdahale etmek adına hiçbir şey yapmadılar, hiçbir ciddi baskı uygulamadılar. Daha da kötüsü, İsrail'i sonsuz askeri, mali ve diplomatik destekle ödüllendirdiler.
“İnsan Hayvanlar”
Şu an İsrail Gazze'ye yönelik barbarca muamelesini tırmandırırken Batı da ondan daha az sorumlu değil. Savunma Bakanı Yoav Gallant bu hafta Gazze'ye yönelik kuşatmayı derinleştirme kararı aldı ve insanlığa karşı suç teşkil edecek şekilde tüm gıda tedarikini ve elektriği kesti.
Gallant, Gazze'de kafese kapatılmış kadın, kadın, erkek, çocuk, tüm Filistinli nüfustan “insan hayvanlar” olarak bahsetti.
İnsanlıktan çıkma, tarihin defalarca kanıtladığı gibi, daha büyük zulümlerin ve dehşetlerin başlangıcıdır.
Peki Batı buna nasıl karşılık verdi?
Başkan Joe Biden, İsrail ile Hamas'ı "uzun bir savaşın" beklediğini -bunu tasvip edercesine- ilan etti. Washington, silah endüstrisine her zaman bir nimet olan ve iç sorunlardan uzaklaşmayı sağlayan uzun savaşlardan zevk alıyor gibi görünüyor.
Bir ABD uçak gemisi yolda. Yetkililer, Filistinli sivilleri havadan öldürmek için bir kez daha kullanılacak füze ve bombaların yanı sıra İsrail birliklerinin yaklaşan kara işgali sırasında Filistinli insanları vurması için mühimmat göndermeye hazırlanıyor.
Ve elbette İsrail için bol miktarda ekstra fon sağlanacak - en muhtaç ABD vatandaşları tarafından ihtiyaç duyulduğunda asla bulunamayan para.
Bu fonlar, Washington'un şu anda her yıl kendini faşist ve etnik üstünlükçü ilan eden ve açık amacı Filistin topraklarının kalan son parçalarını da Washington'dan yeşil ışık alır almaz ilhak etmek olan İsrail hükümetine gönderdiği yaklaşık 4 milyar doların üzerine eklenecek.
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İsrail Gazze'deki Filistinlilere toplu cezalandırma yoluna giderken ve onları Hamas'ın yaptığı gibi ayrım gözetmeksizin katletmeye hazırlanırken geride kalmak istemiyor.
Sunak'ın resmi konutu olan Downing Sokağı 10 numaranın dış cephesine ışıklandırılmış dev bir İsrail bayrağı asıldı. Başbakan, muhtemelen İsrail'in Gazze'nin kafeslenmiş nüfusunu bombalamasına yardımcı olmak için "askeri yardım" ve "istihbarat" teklif etti.
“Sessizlik İçinde Kıvranın”
Gerçek şu ki, Batılı güçler İsrail'in Filistin halkına karşı on yıldan bu yana sürdürdüğü vahşete göz yummasa, desteklemese ve diplomatik kılıf sağlamasa bugün yaşanan felaket anına asla gelinmezdi.
Böyle bir desteğin yanında suç ortağı batı medyasının yerleşimcilerin toprak hırsızlıklarını ve askerlerin eziyetlerini bir tür "insani kriz" olarak lanse etmesi olmasaydı, İsrail işlediği suçlardan asla yakasını kurtaramazdı.
Mustafa Barghouti ABD'nin işgale karşı Ukrayna'yı desteklerken, neden işgalci İsrail'e destek verdiğini sorguluyor
İsrail, Filistinlilerle düzgün bir uzlaşmaya varmak zorunda kalırdı - yalnızca "iyi" Filistin liderliğini kendi halklarının boyunduruk altına alınmasına ortak etmek için tuzağa düşürmeyi amaçlayan sahte Oslo anlaşmaları değil.
İsrail ayrıca Arap komşularıyla gerçekten normalleşmek zorunda kalacaktı, onları Orta Doğu'da bir Pax Americana'yı kabul etmeye zorlamayacaktı.
Bunun yerine İsrail, Batı medyası tarafından "sakin" ya da "sessiz" olarak satılan amansız bir şiddet politikası izlemekte özgür kılındı - ta ki Filistinliler kendilerine eziyet edenlere karşılık vermeye çalışana kadar.
"Şiddet" terimi ancak o zaman aklıllara geliyor. "Gerilimi tırmandıran" her zaman Filistinlilerdir. İsrail'in uyguladığı kalıcı baskı durumu o zaman rahatça kabul edilebilir ve yaptıkları yine "misilleme" olarak adlandırılabilir.
Filistinlilerin sessizlik içinde acı çekmeleri bekleniyor. Çünkü ses çıkardıklarında, Batılı liderlerin "kurallara dayalı düzen" çağrılarının ne kadar sahte, ne kadar kendi çıkarlarına hizmet eden bir yaklaşım olduğunu Batılı kamuoylarına hatırlatma riski taşıyor.
“Taş Devrine Dönüş”
Batı'nın bu sonsuz müsamahası nihayetinde nereye varacak?
İsrail şimdiden Gazze'nin iki milyonluk nüfusuna yönelik politikasını çok daha açık bir şekilde ortaya koyma cesareti buluyor. Bu politika için kullanılan bir kelime var, ancak bu kelimeyi hem bu politikayı uygulayanları hem de bu politikayı sessizce destekleyenleri rencide etmemek için kullanmamamız gerekiyor.
İsrail'in sivilleri aç bırakması, elektriksiz bırakması, temiz sudan mahrum bırakması ve hastanelerin hasta ve yaralıları tedavi etmesini -İsrail'in bombaladıklarını tedavi etmesini- engellemesi, ister tasarlayarak ister sonuç olarak olsun, bir soykırım politikasıdır.
Batılı hükümetler de bunu biliyor. Çünkü İsrailli liderler ne yaptıklarını gizlemiyorlar.
On beş yıl önce, İsrail'in Gazze'ye kara, deniz ve havadan uyguladığı boğucu kuşatmayı başlatmasından kısa bir süre sonra, dönemin savunma bakan yardımcısı Matan Vilnai, İsrail'in Gazze'de bir “Shoah” -İbranicede Holokost anlamına geliyor- gerçekleştirmeye hazır olduğunu söyledi. Eğer Filistinliler bu akıbetten kaçınmak istiyorlarsa, hapsedildikleri yerde sessiz durmaları gerektiğini söyledi.
Altı yıl sonra, kısa süre zarfında üst düzey bir İsrailli bakan olarak atanacak olan Ayelet Shaked, Gazze'deki tüm Filistinlileri “düşman” ilan etti ve buna “yaşlıları ve kadınları, şehirleri ve köyleri, mülkleri ve altyapısı” da dahildi.
İsrail'i işgale direnen Filistinli savaşçıların annelerini öldürmeye çağırdı, böylece daha fazla “küçük yılan” -Filistinli çocuk- doğuramayacaklardı.
2019 genel seçimleri sırasında muhalefet lideri ve ileride savunma bakanı olacak Benny Gantz, İsrail ordusunun başındayken “Gazze'nin bir kısmının Taş Devri'ne geri döndürüldüğü” zamanı kutlayan bir video ile kampanya yürüttü.
2016 yılında, o dönemde İsrail ordusunun ikinci komutanı olan bir başka general, Yair Golan, İsrail'deki gelişmeleri Almanya'nın Holokost'a giden dönemine benzetmişti.
Bu yıl bir röportaj sırasında Golan'ın sözlerini yorumlaması istenen emekli general Amiram Levin de İsrail'in Nazi Almanyası'na benzediği görüşüne katıldı: “Acı veriyor, hoş değil ama gerçek bu.”
Gazze'nin Kanı
Batılı liderler tüm bu olanları izledi: Filistinli siviller - mahsur kalan nüfusun yarısı çocuk - aç bırakıldı, içme suyundan mahrum edildi, elektrik verilmedi, uygun tıbbi bakımdan yoksun bırakıldı ve defalarca korkunç bombardımanlara maruz tutuldu.
Batı, ağzının bir tarafından "orantılılığın" yasal incelikleri hakkında acı çekiyormuş gibi yaptı. Ağzının diğer tarafından ise İsrail'i alkışladı. "Kopmaz bağlardan", "sorgulanamaz haklardan", "meşru müdafaadan" bahsetti.
Gallant gibi figürlerin sesi oldu. Filistinliler temsil kabiliyeti olan insanlar değildi. Özgürlükleri ve haysiyetleri için çabalayan insanlar değillerdi.
Uluslararası hukuka göre tamamen hakları olduğu üzere -ki bu hak Ukraynalılar söz konusu olduğunda tüm dünya tarafından takdir edilmektedir- işgal ve mülksüzleştirmeye karşı direnen bir halk da değillerdi.
Hayır, onlar "terörist" liderlerinin ya kurbanları ya da destekçileriydiler. Bu nedenle de Batı tarafından, seslerini duyurma, değer verilme ve insan muamelesi görme haklarını kaybetmişler gibi davranıldı.
Batılı politikacılar ve medya, Gazze'deki Filistinlilerin işkence odalarında oturup dudaklarını ısırmalarını ve Batı'daki vicdanların rahatsız olmaması için sessizce acı çekmelerini bekliyor.
Şunu söylemek gerekir. Gazze halkı sessiz ve yavaş bir yok oluşla karşı karşıya. Ve bunu finanse edenler, buna olanak sağlayanlar ABD ve Avrupalı müttefikleridir. Onların elleri Gazze'nin kanına bulanmış durumda.
🌍