"Netanyahu Neden Gitmeli?"
Ami Ayalon, Gilead Sher ve Orni Petruschka ortak kaleme aldıklar makalede diyorlar ki: "Savaştan Sonra İsrail'in İki Devletli Bir Çözüme İhtiyacı Olacak, Ama Bunu Yürütemez"
Çevirmen Notu;
Aşağıda çevirisini okuyacağınız makalenin ortak yazarları AMI AYALON İsrail donanmasının eski komutanı ve İsrail Güvenlik Ajansı'nın eski direktörüdür; GILEAD SHER, İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın eski Özel Kalem Müdürü, İsrail'in eski üst düzey barış müzakerecisi ve Baker Kamu Politikaları Enstitüsü'nde araştırmacıdır; ORNI PETRUSCHKA İsrail'de eski bir teknoloji girişimcisidir.
Bu üç isim, herhangibir parti mensubiyeti olmayan İsrailli “Blue White Future” kuruluşunun Eş-Yöneticileridir.
Kaleme aldıkları makale, mevcut İsrail politikalarını ve takip ettiği stratejiyi içeriden gözlemleyip fotoğrafını çekmesi açısından önemlidir. Pek çok tartışmalı noktada, doğal olarak, İsrail tezlerini destekleyen mahiyette olmasına rağmen, sorunun kaynağına İsrailliler tarafından yapılan tespitler mühim olduğu için siz Gûngen okurlarının dikkatine sunmak istedik.
Netanyahu Neden Gitmeli?
Orijinal Adı; “Why Netanyahu Must Go”
⑊ Ami Ayalon, Gilead Sher ve Orni Petruschka ⑊ 31 Ekim 2023, Foreign Affairs
Savaştan Sonra İsrail'in İki Devletli Bir Çözüme İhtiyacı Olacak, Ama Bunu Yürütemez
7 Ekim'den sonra İsrail farklı bir ülke haline geldi. Hamas teröristlerinin İsrail'e sızdığı, 1.400'den fazla insanı vahşice öldürdüğü ve 220'den fazlasını rehin aldığı o günden bu yana Hamas'ın Gazze'nin yönetiminde kalmasına izin verilemeyeceği açıktır. Hamas'ın yenilgiye uğratılması İsrail'in olduğu kadar özgür dünyanın da çıkarınadır: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron Hamas'la mücadele için uluslararası bir koalisyon kurulmasını önerdi.
İsrail'in savaşı Filistinlilere karşı bir savaşın seçilmesi değil, hem kendimizi hem de Gazze Şeridi halkını Hamas'ın zalim pençesinden kurtarmak için kaçınılmaz bir hamledir. İsrail'in askeri harekatı başarıya ulaşmalıdır. Ancak bunu organize etmek ve sürdürmek, sonrasında siyasi hedeflerin belirlenmesini gerektirecektir. Hamas'a karşı kazanılacak bir zafer, İsrail'in bu terör eyleminde aldığı korkunç yaraları iyileştirmek için tek başına yeterli olmayacaktır. İsrail'in on yıl içinde nasıl bir ülke olacağı sadece askeri kararlara değil, şu anda yapacağı siyasi tercihlere de bağlı olacaktır: İsrail'in güvenliği ve refahı, bölgesi için yeni bir siyasi ufuk yaratıp yaratmamasına ve İsrailliler ve Filistinliler için nihai iki devletli çözüm yolunda ciddi ilerlemeler kaydedip kaydetmemesine bağlı olacaktır.
Hamas'ı askeri olarak yenilgiye uğratmaya çalışırken İsrail aynı zamanda uzun vadeli stratejisini de belirlemelidir. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ne Hamas'ı yenme savaşı ne de daha kalıcı bir barış sağlama çabaları olmak üzere, bu sürecin herhangi bir bölümünü yönetmek için uygun biri değildir. İsrail, sadece komşu ülkelerle gerilimi azaltmak ve bölgesini şiddete boğmaktan kaçınmak için değil, kendi iyiliği için de daha geniş bir siyasi vizyona öncelik vermelidir: Yahudi halkının demokratik ulus-devlet olarak geleceğini güvence altına almak —ABD ile paylaştığı temel özgürlük ve adalet değerlerini korumak için.
TUZ EKME
İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un 2005 yılında Gazze'den çekilmesinin ardından, 2006-2009 yılları arasında görev yapan halefi Ehud Olmert, Gazze'yi de kapsayan bir barış anlaşması için Filistin Yönetimi ile birlikte çalışmaya gayret etti. Ancak Olmert'ten görevi devraldıktan kısa bir süre sonra, pervasız ve alaycı bir lider olan Benjamin Netanyahu, Hamas'ın Gazze'deki konumunu güçlendirmeye çalıştı. Hamas'ın Gazze'deki yönetiminin temelde İsrail için iyi olduğu gibi talihsiz bir düşünceyi benimsedi: İsrail'in çıkarlarına, Filistinliler arasındaki siyasi birlikten ziyade, Gazze'nin daha ılımlı Filistin Yönetimi'nin hakim olduğu Batı Şeria'dan ayrılmasıyla Filistinlilerin bölünmüşlüğü daha iyi hizmet eder düşüncesi.
Birçok İsrailli eleştirmen, Netanyahu'nun Haziran 2009'da Tel Aviv'deki Bar-Ilan Üniversitesi'nde yaptığı ve iki devletli çözümü desteklediği önemli bir konuşma ile İsrail'in Filistinli meşru bir müzakere ortağı olmadığı algısını pekiştiren ve İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria'yı sinsice ilhak etmesini sağlayan sonraki eylemleri arasındaki tutarsızlığa dikkat çekti. Netanyahu Katar'ın Hamas'ı finanse etmesine izin verdi ve Gilad Shalit adlı esir bir İsrail askeri karşılığında binden fazla Hamas mahkûmunu serbest bıraktı; son 12 yıl boyunca Netanyahu Dünya Bankası gibi kuruluşların Gazze'yi rehabilite etme çabalarını engelledi çünkü bu çabalar Filistin Yönetimi'ni dahil etmeyi gerektiriyordu.
Netanyahu, Batı Şeria ve Gazze arasındaki siyasi bağları koparmanın iki devletli bir sonuca götürebilecek herhangi bir barış sürecini engelleyeceğine inanıyordu. Netanyahu'nun bu süreci yıkma arzusu daha da yüksek bir hırs tarafından yönlendiriliyordu: egemen bir Filistin devletinin ortaya çıkmasını ve Kutsal Toprakların bölünmesini engellemek.
Gerçekte ise doğru olan bunun tam tersidir: Bölünme, yaratabileceği güvenlik risklerine rağmen, İsrail'in Yahudi halkı için demokratik bir devlet olma kimliğini koruması için elzemdir. Tek devletli bir çözüm Yahudi devletini koruyamaz. Batı Şeria ve Gazze'yi de içeren demokratik bir İsrail'de Yahudiler nüfusun yüzde 50'sinden biraz daha azını oluşturacaktır. Ancak İsrail statükoyu koruyarak demokratik değerlerinden uzaklaşmaktadır. Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimciler Filistinlilere tanınan haklardan çok daha üstün haklara sahipken ve Gazze gettolaştırılmış, havaalanı olmayan, kara ve deniz limanları İsrail tarafından neredeyse tamamen bloke edilmişken, buradaki Yahudilerin ve Filistinlilerin yaşamlarını iki ayrı hukuk sistemi yönetmektedir.
Açık olmak gerekirse, bu gerçeklerin hiçbiri Hamas'ın 7 Ekim'de gerçekleştirdiği vahşeti uzaktan haklı çıkarmaz ya da affettirmez. Ancak o gün yaşanan korkunç olaylar, bu anormal gerçekliğin ne kadar sürdürülemez ve istikrarsız olduğunu göstermektedir. Bu durum sadece terörizmin en insanlık dışı biçimlerinin yeşermesi için verimli bir toprak yaratılmasına yardımcı olmaktadır.
APTALCA OYUNLAR
Netanyahu 2009'da iktidara gelmeden kısa bir süre önce Dahaf Enstitüsü tarafından yapılan bir ankete göre İsraillilerin yüzde 78'i bu sürdürülemez durumu iki devletli bir çözümle aşmaya hazırdı. Ancak Netanyahu, iki devletli barış planını ele alma göreviyle yüzleşmek yerine, İsraillileri bir maskaralığa dönüşen stratejik bir kabuki'de rol almaya zorladı. İsrailliler uzun yıllar boyunca Hamas tarafından şehirlerine ve köylerine sürekli olarak roket yağdırılmasına katlandılar. Çok az ülke böyle bir duruma tahammül edebilirdi. Netanyahu İsraillilerden, roketli saldırılardan kaynaklanan zararı en aza indirmek için ABD ile birlikte geliştirilmiş Demir Kubbe gibi roket önleyici teknolojilere sorgusuz sualsiz güvenmelerini istedi.
Süreç boyunca Netanyahu, Katarlı elçilerin milyonlarca dolar nakit para dolu bavullarla düzenli aralıklarla Gazze'ye girmesine izin verdi. Bunun karşılığında Gazze'yi "düşük ateşte" tuttuğunu, kızgınlıkla kaynadığını ama asla tam anlamıyla bir insani krize dönüşmeyeceğini düşünüyordu; Hamas'ın hayatta kalmasına izin verdi ve silahlanmaya devam etmesine göz yumdu. Ayrıca Suudi Arabistan'la Filistinlileri esasen görmezden gelen bir barış anlaşması yapmaya çalıştı.
Bu plan, kendisini 2022'nin sonlarında yeniden iktidara getiren aşırı sağcı, ilhak yanlısı koalisyonu korumayı amaçlıyordu. Ayrıca yargı sistemine gözdağı vermesini ve yolsuzluk suçlamasıyla uzun yıllardır devam eden davasında mahkumiyetten kurtulmasını sağladı. Netanyahu'nun sağcı koalisyonu, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini genişletmeye ve iki devletli çözüm olasılığını ortadan kaldırmaya odaklanmış durumda. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde Yahudi yerleşimciler Batı Şeria'daki Filistinlileri giderek daha fazla taciz etti, korkuttu ve terörize etti; Netanyahu hükümeti bu eylemleri neredeyse görmezden geldi ve bunların bir norm haline gelmesine izin verdi.
Filistinlilerin statükoya yönelik her türlü tehdidinin bertaraf edildiğinden emin olan Netanyahu, son dönemde yargıda revizyona odaklanarak İsrail ordusunu da bilerek zayıflattı. General Moshe Yaalon ve General Amos Malka gibi İsrail güvenlik kurumlarının emektarlarının ve diğer birçok çevrenin, reform kisvesi altındaki bu rejim değişikliğinin kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırarak, kolluk kuvvetlerini zayıflatarak, ekonomiyi baltalayarak ve İsrail toplumunu bir arada tutan temel değerlere saldırarak İsrail'in ulusal güvenliğine zarar verebileceği yönündeki güçlü uyarılarını görmezden geldi.
Bu oyun için kurulan sahne şimdi enkaz halinde yerle yeksan.
YENİ BİR FİKİR
Eylül 2023 itibariyle Cenevre Girişimi tarafından yapılan bir ankete göre İsraillilerin yüzde 42'si iki devletli bir çözümü destekliyor. Bu, Netanyahu'nun iktidara gelmesinden bu yana halkın bu fikre olan inancında bir miktar erozyon olduğunu göstermekte. Ancak Netanyahu'nun iki devletli çözüm ihtimalini ne kadar agresif bir şekilde ortadan kaldırmaya çalıştığı göz önüne alındığında, önemli oranda İsraillinin hâlâ bunu diğer olası sonuçlara tercih ettiğini belirtmesi anlamlıdır.
Hamas'ın 7 Ekim katliamının İsrail halkının iki devletli çözüm algısını nasıl etkileyeceğini kestirmek için henüz çok erken. Bugün İsrail'i anlamaya çalışanlar, sevdiklerinin gözlerinin önünde öldürüldüğünü, işkence gördüğünü, kafalarının kesildiğini, yakılarak öldürüldüğünü ya da sakat bırakıldığını gören İsraillilerin yüzlerine bakmalıdır. İsrail halkının yaşadığı travmanın derinliğini ve güvenlik duygusunun kaybını kabullenmesi yıllar alacaktır.
İki devletli bir çözümden önce Hamas'ın Gazze'de iktidardan uzaklaştırılması gerekmektedir. Özellikle de terör örgütünün ofislerini, hatta silah depolarını ve roketatarlarını bilhassa sivillerin yoğun olduğu yerlere gizleyerek Filistinli canlı kalkanların arkasına saklanma şeklindeki korkakça uygulaması göz önünde bulundurulduğunda bu kolay bir iş olmayacaktır. Hamas'ı devirmek için kentsel alanlarda daha zorlu çatışmalar gerekebilir.
İsrail ordusu bunu başarabilir. Ancak herhangi bir kara harekatı iyi hesaplanmalı ve "ertesi gün" ne olacağına dair güçlü bir plan yapılmalıdır. Kamuoyu baskısı ya da intikam arzusu nedeniyle aceleye getirilemez.
Hamas'ın saldırısından birkaç gün sonra, aralarında eski Savunma Bakanı Benny Gantz ve eski İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Gadi Eisenkot'un da bulunduğu birkaç merkez sağ İsrailli lider Netanyahu hükümetine katılarak bir savaş kabinesi oluşturdu. İsrail hükümetinde daha rasyonel seslerin varlığı olumlu bir işaret. Ancak Gazze'deki yoğun çatışmaların Batı Şeria ve İsrail'in Lübnan sınırı gibi başka bölgelerde de yeni çatışmaları tetikleme tehlikesi devam ediyor. Dikkatsizce yürütülen ve çok sayıda sivilin ölümüne neden olan ya da insani kriz yaratan bir Gazze saldırısı, Filistinlilerin mücadelesine ve çektiği acılara sempati duyan binlerce Müslümanı sokaklara dökebilir ve İsrail'in Arap komşularını istikrarsızlaştırabilir.
Hepsinden önemlisi, Gazze'ye yapılacak bir operasyon Filistinlilere doğru mesajı vermelidir. Hamas ve Filistin İslami Cihadı iktidardan uzaklaştırıldıktan sonra İsrail'in Gazze de dahil olmak üzere sivil Filistin halkına yönelik tüm yaklaşımını yeniden gözden geçirmesi gerekecektir.
Hamas bir fikirdir: Yahudilerin şiddet yoluyla Orta Doğu'dan kalıcı olarak çıkarılması gerektiği fikri. Bu fikir, umutlarını bağlayabilecekleri gerçek bir barış seçeneği olmadığı sürece pek çok Filistinlinin ilgisini çekecektir. Bu fikir asla silahla mağlup edilemeyecek bir fikirdir. Daha iyi bir fikir, daha cazip bir fikir ortaya çıkmalıdır —Yahudilerin ve Arapların Orta Doğu'da sıfır toplamlı bir oyuna kilitlendiğini varsaymayan, ancak her iki taraftaki insanlara da bir kazan-kazan senaryosu sunan bir fikir.
İsrail bu fikri sağlamalıdır. İsrailli liderler, Gazze'de yaşayanlar da dahil olmak üzere Filistinlilere, ulusal onurlarını koruyacak gerçek bir barış ufku sunmalıdır. Netanyahu'nun savunucuları, Filistinli iyi bir müzakere ortağı olmadığı için başka politika seçenekleri olmadığını iddia ediyor. Bu kesinlikle doğru değildir. Hamas kendisini her zaman herhangi bir uzlaşmaya karşı konumlandırmış olsa da Filistin Yönetimi uzun zamandır iki devletli bir çözümü desteklemektedir. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas barışçıl bölünmeye kendini adamış bir ortak olabilirdi ve zayıflıklarına rağmen hâlâ daha olabilir.
SAVAŞTAN BARIŞA
Hamas'ın silahlı kuvvetlerinin yok edilmesi Gazze'de siyasi bir boşluk yaratır. İsrail'in oradaki Filistinli nüfus üzerinde yeniden kontrol kurmak gibi bir niyeti olmamalıdır. Bunun yerine İsrail, Filistin Yönetimi ve ABD tarafından koordine edilen uluslararası bir gücün -Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi komşu Arap ülkelerinin işbirliğiyle- geçiş döneminin sorumluluğunu üstleneceği, kamu düzenini yeniden tesis edeceği ve altyapıyı onaracağı bir sürecin tasarlanmasına yardımcı olmalıdır. Bu geçiş süreci, 2002 Arap Barış Girişimi'ni model alan iki devletli bir plan için müzakereleri başlatabilir.
Bu girişim, İsrail'in Batı Şeria'dan ve Kudüs'ün Arap egemenliğindeki bölgelerinden çekilmesi karşılığında tüm Arap dünyasıyla barışı güvence altına alabileceğini öne sürüyordu. Uygulanabilir bir değişiklik, taşınması gereken İsrailli yerleşimci sayısını yaklaşık 100.000'e indirecek sınırlı bir toprak takasını, uygun güvenlik düzenlemelerini ve 1948'de İsrail topraklarını terk eden Filistinliler meselesinin nasıl çözüleceğine dair bir anlaşmayı içerecektir. Bu, İsraillilerin ve Filistinlilerin barış içinde yaşamalarını ve refahlarını güvence altına almalarını sağlayabilecek tek olası çözümdür ve İsrail'i daha güvenli, daha meşru ve kendi kurucu ulusal değerleri olan özgürlük ve adaletle daha uyumlu hale getirecektir.
Netanyahu bu sürecin hiçbir bölümünü yönetemez; ne barış sürecini ne de savaşı. Sadece düşmanlarının değil, artık pek çok dostunun da güvenini tamamen kaybetmiş durumda. Ve son zamanlarda İsrail güvenlik kurumlarının üst düzey üyelerinin bile güvenini kaybetti. 29 Ekim'de gece geç saatlerde attığı bir tweetle kaos yarattı ve Hamas'ın saldırı işaretlerini kaçırdıkları için suçu İsrail'in istihbarat kurumlarına yıktı. Daha sonra bu tweet'i sildi ve özür diledi ancak çalışkan yetkililerin altını oyan ve kırılgan birlik hükümetini tehdit eden bu tür fevri, kendini savunmaya yönelik olaylar tekrarlanabilir. En önemlisi de, İsrail'in Filistinlilerle olan çatışmasının yönünü değiştirmesi için bir fırsat doğurmasını zorunlu kılan eşsiz bir anda İsrail'e liderlik edemez. Güvenlik, ekonomi ve toplum üzerinde yarattığı yıkımdan sonra İsrail'in kendini toparlama şansı olabilmesi için derhal istifa etmelidir.
ABD Başkanı Joe Biden'ın bölgeye iki uçak gemisi grubu göndermesi ve İsrail Savunma Kuvvetleri'ne mühimmat yollaması gibi destekleyici söz ve eylemleri İsraillileri son derece rahatlattı. Özellikle de Biden'ın bir savaş bölgesi olan ülkelerine yaptığı ve Gazze'ye kaçırılan İsraillilerin aileleriyle bir araya geldiği hızlı ziyareti takdirle karşıladılar. İsraillilerin son birkaç hafta boyunca Biden'dan büyük bir teselli ve manevi destek aramak zorunda kalmaları, Netanyahu'nun ülkesinin karşı karşıya olduğu sorunlar karşısında ne kadar yetersiz kaldığının altını çiziyor.
Biden, Netanyahu başbakan olarak kaldığı sürece ABD'nin Gazze'de dilediğini yapması için kendisine açık çek vermediğini anlamasını sağlamalıdır. Biden, ABD'nin iki devletli barış sürecini bir zorunluluk olarak gördüğünü vurgulamalıdır ki bu vizyonun ipuçlarını zaten vermiştir. Filistinliler son İsrail-Suudi yakınlaşmasıyla kendilerini terk edilmiş hissetmişlerdir ve bu duygu düzeltilmelidir. ABD ve İsrailli liderlerin gelecekte yapacakları benzer anlaşmalar, Filistinlilerin karşı karşıya olduğu sorunları doğrudan ele almalı, İsrail'in Batı Şeria'dan çekilmesi ve Gazze'nin rehabilitasyonu için bağlayıcı, sürekli ve ölçütlere dayalı süreçler içermelidir.
Filistinlilere ulusal isteklerini gerçekleştirebilecekleri, kendi kaderlerini tayin edebilecekleri ve işgalden uzak yaşayabilecekleri kendilerine ait bir devletin kurulması için somut bir zaman çizelgesi olan bir ufuk sunmak, sadece Filistinlilere değil, uluslararası topluma ve İsrail'in Arap komşularına da olumlu bir mesaj gönderecektir. Ancak İsrail şu anda zor ve karmaşık bir askeri harekat yürütürken, biz İsrailliler de kendimize farklı bir mesaj vermeye başlamalıyız: Düşman Filistin halkı değil Hamas'tır. Bu da İsrail'de yeni ve makul bir hükümetin kurulmasını gerektirecektir.
🌍