Savaş Gazze'yi 'Çocuk Mezarlığı' Haline Getirdi
Raja Abdulrahim: "Ölüm, bazen yaşamın rengi olur." diyor makalesinde. Ve fakat çocuklar öldürülürken, yaşamın rengi kalmaz.
Editörden;
Raja Abdulrahim, New York Times'ın Kudüs merkezli Orta Doğu muhabiri olup, Levant bölgesini takip eden bir gazetecidir.
Filistin’de İsrail tarafından dünyanın gözü önünde sergilenen mezalimi, çocukların ve ebeveynlerin yaşadıklarına, anlattıklarına odaklanarak kaleme aldığı makalesinde diyor ki Raja Abdulrahim: “Ölüm, bazen yaşamın rengi olur.”
Ve fakat çocuklar öldürülürken yaşamın rengi kalmaz.
Yıkık dökük evleri, yitirdikleri anneleri, babaları, kardeşleri ve tüm kaybettikleri arasında bir hayat arayan çocukların hikayesi aslında Gazze.
Hem ölen, hem kalan çocuklar için mezar olan Gazze…
Savaş Gazze'yi 'Çocuk Mezarlığı' Haline Getirdi
Orijinal Adı; “The War Turns Gaza Into a ‘Graveyard’ for Children” ⑊ Raja Abdulrahim
⑊ Fotoğraflar: Samar Abu Elouf ve Yousef Masoud ⑊ 18 Kasım 2023, New York Times
Gazze'deki yetkililer, İsrail saldırılarının başlamasından bu yana bölgede binlerce çocuğun öldürüldüğünü söylüyor. İsrail ordusu ise, sivil ölümlerini önlemek için "mümkün olan tüm tedbirleri" aldıklarını açıkladı.
Yalınayak ve ağlamaklı olan 9 yaşındaki Khaled Joudeh, aşırı kalabalık morgun dışında beyaz kefenlere, battaniyelere ve kilimlere sarılmış düzinelerce cesede doğru koştu.
New York Times için çalışan bir fotoğrafçının yanında "Annem nerede?" diye ağlamaya başladı. "Annemi görmek istiyorum."
Sonra "Halil nerede?" derken, 12 yaşındaki kardeşini soruşu, hıçkırıkları arasında zar zor duyuluyordu. Bir morg görevlisi beyaz kefeni açtı, böylece Khaled kardeşini son bir kez öpebildi.
Ardından sekiz aylık kız kardeşiyle de vedalaştı. Bir başka kefen daha açılmış ve çilek kırmızısı saçları keçeleşmiş bir bebeğin kana bulanmış yüzü ortaya çıkmıştı. Halid, hastane personeline bebeğin kimliğini doğrularken yine hıçkırıklara boğuldu. Adı Misk'ti, hani misk kokusu.
"Annem seni doğurduğunda çok mutlu oldu," diye fısıldadı nazikçe alnına dokunurken, gözyaşları kızkardeşinin yüzüne damlıyordu.
Akrabaları daha sonra Misk'in ailesinin neşesi olduğunu anlattılar. Üç erkek çocuktan sonra ailesi bir kız çocuk için yanıp tutuşuyormuş. Doğduğunda Halid'in annesinin Misk'e fırfırlı, renkli elbiseler giydirmekten, minik buklelerini parlak saç tokalarıyla tutturmaktan büyük keyif aldığını söylediler.
Halid gözyaşları içinde, etrafına cesetleri dizilmiş olan annesine, babasına, ağabeyine ve kız kardeşine veda etti. Akrabalarının ve yerel gazetecilerin söylediğine göre, 22 Ekim'de gerçekleşen ve iki binayı yerle bir eden hava saldırısından sadece Halid ve küçük kardeşi 7 yaşındaki Tamer kurtulmuştu.
Halid'in üç akrabasının ayrı röportajlarda anlattığına göre, Joudeh ailesinin toplam 68 üyesi o gün Gazze'nin merkezindeki Deir al Balah'ta yataklarında uyurken öldürüldü.
Akrabalar, Filistinli bir aile olan Joudeh'lerin çeşitli kollarının ve nesillerinin saldırıdan önce bir araya toplandığını ve bazılarının İsrail'in bölge sakinlerine emrettiği gibi kuzey Gazze'den kaçtığını söyledi. İsrail ordusu aileye yönelik saldırıyla ilgili sorulara cevap veremeyeceğini söyledi.
Sonunda aile üyelerinin uzun bir mezara yan yana gömüldüğünü söyleyen akrabalar, defin görüntülerini göstererek Misk'in öldürülmeden önceki bir fotoğrafını paylaştılar.

Gazze'nin "binlerce çocuk için bir mezarlık" haline geldiği uyarısında bulunmuştu, Birleşmiş Milletler.
Şiddetli bir bombardıman harekâtının ortasında, hastanelerin çöktüğü, çocukların kaybolduğu, cesetlerin enkaz altında kaldığı ve mahallelerin harabeye döndüğü Gazze'de öldürülen çocukların kesin sayısını belirlemek Sisifosvari bir iş. Gazze'deki sağlık yetkilileri İsrail saldırılarının başlamasından bu yana 5,000 Filistinli çocuğun öldüğünü açıklarken, kayıtlara geçmeyen muhtemelen yüzlerce çocuğun daha hayatını kaybettiğini söylüyor. Bölgede ölü sayılarının nasıl derlendiğini bilen pek çok uluslararası yetkili ve uzman, genel rakamların genellikle güvenilir olduğunu belirtmekte.
Eğer rakamlar doğruya yakınsa, BM'nin silahlı çatışmalarda doğrulanmış ölümlere ilişkin sayımlarına göre, son altı hafta içinde Gazze'de öldürülen çocuk sayısı, Ukrayna'daki savaş da dahil olmak üzere geçen yılın tamamında dünyanın belli başlı çatışma bölgelerinde -iki düzine ülkede- öldürülen 2.985 çocuğun toplamından bile çok daha fazla.
İsrail Ordusu, Hamas'ın 7 Ekim'deki "kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve engellilere yönelik ölümcül saldırısının" tam aksine, İsrail kuvvetlerinin sivillere yönelik "zararı azaltmak" için "mümkün olan tüm önlemleri" aldığını açıkladı.
Ordu, Hamas'ın "sivillere mümkün olan en fazla zararı ve vahşeti" kasıtlı olarak yaşattığını söyledi. Görgü tanıkları ve yetkililer, İsrail'e yönelik saldırı sırasında ebeveynler ve çocuklarının evlerinin içinde vurulduğunu, bazı çocukların rehin alındığını belirtiyor.
İsrail Ordusu tüm bunlara karşılık olarak "Hamas'ın askeri ve idari kapasitesini ortadan kaldırmaya yönelik" bir savaş yürüttüğünü ifade ediyor. İsrail güçlerinin bölge sakinlerine Gazze'nin güneyine gitmelerini söylediğini ve "mümkün olduğu durumlarda" hava saldırılarından önce uyarıda bulunduklarını belirtiyor.
Ancak, İsrail Ordusu'nun kendi açıklaması uyarınca, Gazze'nin güneyi de dahil olmak üzere bugüne kadar 15 binden fazla saldırı düzenlenmesi, İsrail'in Filistin topraklarına yönelik bombardımanını 21. yüzyılın en yoğun saldırılarından biri kılıyor. Kuşatma altındaki bu yerleşim bölgesinde sivillerin, özellikle de çocukların yoğun olarak bulunması, dünya çapında giderek artan ölçüde, hatta İsrail'in en yakın müttefiklerinden bazılarında bile, infiale yol açıyor.
Başlangıçta Gazze'deki sağlık yetkilileri tarafından bildirilen ölü sayısını sorgulayan Biden yönetimi, şimdi "çok fazla" Filistinlinin öldürüldüğünü söylüyor ve sivil kayıplara ilişkin gerçek rakamların "belirtilenden daha da yüksek" olabileceğini kabul ediyor.
Deyr el Balah'taki El Aksa Hastanesi morguna o kadar çok çocuk getiriliyor ki morg müdürü Yasir Ebu Amar, ceset akınıyla başa çıkabilmek için kefenleri çocuk boyunda parçalara ayırmak zorunda kaldıklarını söylüyor.
"Çocuk cesetleri bize kopmuş halde ve parçalanmış olarak geliyor" dedi Yasir Ebu Amar, "Bu tüyler ürpertici."
"Hiç bu kadar çok çocuğun öldürüldüğünü görmemiştik," diye ekleyerek "Her gün ağlıyoruz. Her gün, çocukları kefenlemeye çalışırken durmaksızın ağlıyoruz." açıklamasını yaptı.
Önceki savaşlar sırasında, iki milyondan fazla insanın yaşadığı Gazze'deki ebeveynler bazen çocuklarını evlerinin farklı odalarında yatırırlardı. Eğer bir hava saldırısı evin bir bölümüne zarar verirse, diğer taraftaki çocuklar yaşayabilsin diye.
Bu seferki bombardımanın boyutu göz önüne alındığında -ki birçok Gazzeli bunu gelişigüzel ve uyarı yapılmadan gerçekleştirilen bombardıman olarak tanımlıyor- bazı ebeveynler hayatta kalma şanslarını arttırmak için çocuklarının arasına çok daha büyük mesafeler koyuyor; onları iyice uzaklaştırıyor ve Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerindeki akrabalarının yanına gönderiyor. Bazıları ise kaybolmaları, yetim kalmaları ya da öldürülmeleri durumunda kimliklerinin tespit edilebilmesi için çocuklarının isimlerini doğrudan derilerine kazımaya başladı.
Gazze Şehri'ndeki El-Şifa Hastanesi'nin acil servisinde Dr. Ghassan Abu-Sittah, birçok çocuğun yanıklar, şarapnel yaraları ya da molozların altında kalmaktan kaynaklanan ağır yaralanmalarla yalnız başlarına ve şok içinde getirildiğini söyledi. Pek çok vakada kimse onların kim olduğunu bilmiyordu.

"Biri onları tanıyana kadar onlara 'Kimliği Bilinmeyen Travmalı Çocuk' adı veriliyor" dedi. "İşin acı tarafı, bazıları ailelerinden hayatta kalan tek kişi olduğu için kimse yanlarına gelmiyor."
Dr. Abu-Sittah, "Giderek daha fazla, çocuklara karşı yürütülen bir savaş gibi görünüyor" dedi.
Dr. Abu-Sittah, iki hafta önce El-Şifa'nın acil servisinde 1500 tane "Kimliği Bilinmeyen Travmalı Çocuk" kaydının yapıldığını söyledi.
Geçtiğimiz günlerde İsrail güçleri binlerce Gazzelinin sığındığı hastaneye baskın düzenleyerek tesisin Hamas'ın yeraltındaki bir komuta merkezinin üzerinde olduğunu iddia etti. Birleşmiş Milletler yetkilileri bu baskının Gazze'nin en savunmasız insanlarını daha da büyük bir tehlikeye attığı uyarısında bulundu.
Bu ve diğer savaşlar sırasında Gazze'deki sağlık yetkilileriyle birlikte çalışmış olan uluslararası uzmanlar, bölgedeki hastane ve morgların bölgede öldürülen kişilerin isimlerini, kimlik numaralarını ve diğer ayrıntılarını toplayıp rapor ettiğini söylüyor. Uzmanlar, belirli bir saldırıda -özellikle de bir patlamanın hemen ardından- ölenlerin sayısı hakkında kamuoyuna yapılan açıklamalar konusunda dikkatli olunması çağrısında bulunurken, Gazze'deki sağlık çalışanları tarafından bildirilen toplam ölü sayılarının genellikle doğru olduğunun kanıtlandığını söylediler.
İsrail Ordusu "sivillere (özellikle de çocuklara) verilen her türlü zarardan üzüntü duyduğunu" belirterek, kendi kurallarına ve uluslararası hukuka uyulduğundan emin olmak için "tüm operasyonlarını" incelediğini duyurdu.
Ancak sayıları giderek artan insan hakları grupları ve yetkililer İsrail'in bu hukuku çoktan çiğnediğini iddia ediyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Hamas'ın "iğrenç, acımasız ve şok edici" saldırılarını savaş suçu olarak kınadıktan sonra bu ay yaptığı açıklamada, "İsrail'in Filistinli sivilleri toplu olarak cezalandırması da, sivillerin hukuksuz bir şekilde zorla tahliye edilmesi gibi, bir savaş suçu teşkil etmektedir" dedi.
"İsrail'in yoğun bombardımanları özellikle kadın ve çocukları öldürdü, sakat bıraktı ve yaraladı," diye ekledi Volker Türk: "Tüm bunların tahammül edilemez bir faturası var."
Bazı uluslararası yetkililer ise, nereye giderlerse gitsinler çocukların tehlike altında olduğu uyarısında bulunuyor. UNICEF Direktörü Catherine Russell, "Gazze'deki bir milyon çocuğun gidebileceği güvenli hiçbir yer yok" dedi.

Dr. Mohammad Abu Moussa, 15 Ekim'de Han Yunus'taki El Nasr Hastanesi'nde -İsrail tarafından çizilen tahliye hattının güneyinde- 24 saatlik bir vardiyadayken yakınlarda yüksek bir patlama duyduğunu söyledi. Evdeki eşini aradığını, ancak eşi cevap verdiğinde tek duyduğu şeyin çığlıklar olduğunu anlattı.
Kısa süre sonra karısının, 12 yaşındaki kızının ve 9 yaşındaki oğlunun acil servise getirildiğini, kanlar içinde, şok halinde ve enkazdan çıkan tozla kaplı olduklarını söyledi. Onları teselli etmeye çalışmış ama en küçük oğlu 7 yaşındaki Yusuf'un yanlarında olmadığını fark edince paniğe kapılmış.
"Yusuf nerede?" diye sorduğunu hatırlıyor.
Kimse cevap vermemiş.
Israrla oğlunu sorduğunda, bir komşusunun sadece "Allah rahmet eylesin" diye cevap vermekle yetindiğini anlatıyor.
Dr. Abu Moussa buna inanmak istemez. Hastanedeki gazetecilerin çektiği videoda Yusuf'u çılgınca aradığı görülüyor Dr. Abu Moussa’nın. Yoğun bakım ünitesi de dahil olmak üzere diğer servislerde oğlunu aradığını anlattı.
Daha sonra bir gazetecinin kendisine yıkılmış evlerinin fotoğraflarını gösterdiğini, evden ayrılmadan önce Yusuf'a veda öpücüğü verirken üstündeki gri kıyafeti hatırladığını ve oğlunu ondan tanıdığını söyledi.
Dr. Abu Moussa dehşet içinde acil servisten hastane morguna gittiğini, fotoğraflarda hep dilini çıkaran, arsız gülüşlü bir şakacı olan oğlu Yusuf'u nihayet orada bulduğunu anlatıyor. Artık cansız olan bedeni bir sedyenin üzerinde yatıyordu.
Bu şoka dayanmak çok zordu muhakkak. Dr. Abu Moussa, bir meslektaşı ona sarılmadan önce oğlundan gözlerini kaçırdığını hatırlıyor.
Birçok akrabası uyarı yapılmadan gerçekleşen hava saldırılarının evlerine isabet ettiğini ve Dr. Abu Moussa'nın ailesinin enkazdan çıkarıldığını söyledi. İsrail ordusu, aileye yönelik saldırıyla ilgili soruları yanıtlayamayacağını açıkladı.
Fitness eğitmeni olan annesi Rawan, "Yusuf çok sevilen bir çocuktu," diyor. "Her zaman gülümserdi. Gülmeyi ve insanları güldürmeyi çok severdi."
Yusuf evde her yemeği babasının yanında ya da kucağında yemek istermiş, hatta bazen aynı kaşığı paylaşırmış.
"Yaptığım her şeyde beni taklit ederdi" diyen Dr. Abu Moussa, oğlunun da doktor olmak istediğini sözlerine ekledi.
Öldürülen tek kişi Yusuf değildi. Aile üyeleri, Dr. Abu Musa'nın kardeşi Jasir Abu Musa'nın da iki oğlunu ve eşini kaybettiğini belirtti.
Aile, Dr. Abu Moussa'nın 18 yaşındaki yeğeni Hmaid'in kısa süre önce liseden yüksek notlarla mezun olduğunu söyledi. Araba sevgisini babasından, şiir ve sanat sevgisini ise annesinden almış. Akrabalarının söylediğine göre Avrupa'da makine mühendisliği okumayı umuyordu ve lise sınavlarına çalışırken, bir yandan da Almanca öğrenmeye başlamıştı.
Ailesi, 8 yaşındaki küçük kardeşi Abdulrahman'ın daha da zeki olduğunu söylüyor. O da öldürüldü.
Jasir Abu Moussa küçük oğlu için "Ele avuca sığmaz biriydi," dedi. "Ama aynı zamanda çok zeki ve sevimliydi."
Ölüm, bazen yaşamın rengi olur.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin Gazze'deki ruh sağlığı saha sorumlusu Nida Zaeem, birçok çocuğun karabasanlar da dahil olmak üzere açık travma belirtileri gösterdiğini ifade ediyor.
Bayan Zaeem, dört çocuğu da dahil olmak üzere ailesiyle birlikte yaşadığı güneyde, Refah'taki bir Kızıl Haç barınağında çocukları için "Bağırarak, çığlık atarak uyanıyorlar," dedi. Barınaktaki çocukların her gece sabaha kadar "Öleceğiz, öleceğiz" diye feryat ettiklerini de sözlerine ekledi.
"Bağırıyorlar, yalvarıyorlar, 'Lütfen beni koruyun, lütfen, lütfen beni saklayın. Ölmek istemiyorum' diye yalvarıyorlar."
Birleşmiş Milletler merkezinin etrafında binlerce insanın barındığı bir kampta, 4 yaşındaki Hammoud Qadada, bir çadırın içinde video oyununa odaklanmaya çalışırken, bombaların gürleyen sesi, altındaki zemini sarsacak kadar dibindeydi saldırı.
Oyunda gol attığında, çadırdaki herkes -kardeşleri, kuzenleri ve derme çatma kamptaki diğer çocuklar- sevinç içinde o kadar yüksek sesle "gooollll" diye bağırdılar ki, yakındaki çadırlarda yaşayanlar ateşkes ilan edildiğini sandılar.
Aileleri bir güneş paneline televizyon bağlamış ve ortam yeterince güvenli hale geldiğinde insanlar çadırların arasında futbol oynayarak çocukların dikkatini başka şeye çekmeye çalışmışlar.
Ama tabi yeterli olmamış.
Ertesi sabah, Hammoud'un büyükannesi onun uyandığını ve "Öleceğim" dediğini anlattı.
"Ona hayır dedim," diyor 53 yaşındaki büyükannesi Hanaan Jaber. "İnşallah büyüyeceksin, evleneceksin ve çocuklarına burada başımıza gelenleri bir hikaye gibi anlatacaksın."
Hammud'un kelime dağarcığı savaş tarafından çoktan şekillendirilmiş. Savaş başladıktan kısa bir süre sonra ailesine "şehitliğin" ne anlama geldiğini sormuş. Çevresinde neler olduğu sorulduğunda tereddüt etmeden cevap veriyor: "Hava saldırıları. Bombardıman ve savaş."
Soyunma kabinlerinin ve yemek büfelerinin Akdeniz'in yanına dizili durduğu bir kıyı şeridi olan Gazze'de bir zamanlar canlı bir plaj kültürü vardı. 34 yaşındaki Yasser Abou Ishaq, üç küçük kızına nasıl yüzme öğrettiğini hatırlıyor.
"Benden hep plaja, lunaparka, parklara götürmemi isterlerdi," dedi. "Onları oynarken seyretmeye bayılırdım."
En büyükleri olan 7 yaşındaki kızı Amal'a annesinin adını vermiş. Anlattığına göre, okulda mükemmel bir el yazısı olan iyi bir öğrenciymiş. Evde, çikolata ve Kinder oyuncaklarını seven 4 yaşındaki küçük kız kardeşi İsraa'yla öğretmen-öğrenci oyunu oynarlarmış.
Evinin bir hava saldırısı sonucu yıkıldığını ve iki kızını kaybettiğini söyledi. Ve karısının da öldürüldüğünü.
Toplamda ailesinin 15'i çocuk 25 üyesinin öldürüldüğünü söyledi. Yerel gazeteciler saldırının gerçekleştiği haberini geçtiler ve Abu İshak ailesinin üyeleri akrabaları başlarında ağlarken yere dizilmiş kefenli cesetlerin görüntülerini paylaştılar. İsrail ordusu aileye yönelik saldırıyla ilgili sorulara cevap veremeyeceğini söyledi.
Bay Abou Ishaq kendisinin ve 1 yaşındaki kızı Habiba'nın yaralı kurtulduğunu ve hastaneye kaldırıldığını söyledi. Eşi ve Amal da dahil olmak üzere ailesinin çoğunun enkazdan çıkarıldığını ve akrabaları tarafından gömüldüğünü, kendisinin ise halen tedavi gördüğünü anlattı. Hiçbir zaman veda etme şansı bulamadığını belirtti.
İsraa'nın cesedinin ertesi gün enkazdan çıkarıldığını söyledi. Onu hastanenin morgunda görebilmiş ve son bir kez kucağına alabilmiş.
"Ona sarıldım ve öptüm. Vedalaştım ve ağladım," dedi. "Ne kadar ağladığımı ancak Allah bilir."

Haberlere Alan Yuhas, Samar Abu Elouf, Ameera Harouda ve Abu Bakr Bashir katkıda bulunmuştur.
🌍