Sergey Karaganov: “Batı Boyunduruğunu Kırıyoruz…”
ABD ve Batı Avrupa elitlerini bir araya getiren Trilateral Komisyon üyeliği de yapmış, Rusya'nın en önemli siyaset bilimcilerinden Sergey Karaganov'un bugün yaşananlara dair dikkat çekici röportajı...
Çevirmen Önsözü;
“Bence bu tür bir çatışma benim neslimin başarısızlığıdır, çünkü Avrupa'da belki de hâlâ başlangıç aşamasında olan açık savaşı önleyebilirdik. Daha erken ve daha kararlı hareket etmeliydik. Çok uzun süre pasif kaldık, umut ettik ve inandık.”
Ekonomi Yüksek Okulu Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Fakültesi Akademik Danışmanı, 1990'lı ve 2000'li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa'nın elitlerini bir araya getiren Trilateral Komisyon üyesi de olan Sergei Karaganov, ilk olarak Mayıs 2023’te Rus gazetesi Business Online’de Rusça yayınlanan mülakatında günümüz siyaset ve jeopolitiğine dair çok dikkate şayan açıklamalarda bulunuyor.
Rusya'nın en entelektüel siyaset bilimcilerinden biri olarak kabul edilen Karaganov’un bu mülakatı, “Russia in Global Affairs” sitesinde, 16 Haziran 2023 tarihinde yayınlanan İngilizce aslından çevrildi.
Karaganov, dünyanın Batı boyunduruğundan kurtulmak istemesi karşısında bir nükleer savaşın mümkün olup olmadığından, Rusya’nın bir Çin uydusu olup olmayacağına ve Rusya’nın iç dünyasına ve iç siyasetteki manzarasına varıncaya kadar pek çok soruya, derin tasavvuru ve kendi “yeni dünya” perspektifinden bakarak yanıtlar vermiş.
Tarihin bu anında, zamanın ruhunu anlamak ve sürecin ayak izlerini takip etmek isteyenler için pek çok açıdan ufuk açıcı olarak gördüğümüz bu mülakatı sizlerin dikkatine sunmak istedik.
Bu vesile Gûngen, ilk makalesi “Batı Boyunduruğunu Kırıyoruz…” ile huzurlarınızda…
♾️
❓ Ukrayna'daki özel askeri operasyon bir yıldan uzun bir süredir devam ediyor. Sizce bu süre zarfında Rusya'da ve dünyada dramatik değişiklikler meydana geldi mi?
Geçtiğimiz yıl pek çok değişiklik meydana geldi ve bunlar çığ gibi büyüyor. Özel askeri operasyon bizim için bu hızlı değişimlerin çok önemli olsa da sadece küçük bir parçası. Bunları fark edemiyoruz çünkü olayların girdabı bize bunları düşünme fırsatı vermiyor. Bu arada, sadece bir yıl önce dünya farklı bir yerdi. Örneğin bu süre zarfında Çin büyük bir ekonomik güçten, büyük bir dış politika gücüne dönüştü ve bu alanda muazzam başarılar elde etti. Avrupa ise çöküş yolunda daha da ilerledi.
Bu yıl içinde ülkemizde de çok şey değişti. Her şeyden önce Rusya'nın Batı yolculuğu sona erdi. Şimdi Rusya kendi benliğini arıyor. Umarız en kısa zamanda kendine kavuşur. Elit kesimin ulusallaşması hızlandı ve ekonomik elitin Batı için çalışan kısmını büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Siyaset bilimi dilinde buna “Komprador Elit” deniyor.
❓ Kasım 2020'deki bir önceki röportajımızda şöyle demiştiniz: “Bugün Rusya ve Avrupa, tüm anlaşmazlıklara rağmen, çok sayıda ekonomik ve kültürel bağa sahip. Ancak ana konularda birbirimizden uzaklaşıyoruz.” Şu anda durum nasıl? Her şey tamamen bozuldu ve birbirimizden tamamen uzaklaştık mı, yoksa aramızdaki çatışma sanıldığı kadar ciddi ve derin değil mi ve işleri tersine çevirmek hâlâ mümkün mü?
Anlaşmazlıklarımızın derin olmasının birkaç nedeni var. Ayaklarının altındaki toprak yanan Avrupalı elitler, Rusya'ya dış politika, propaganda, ekonomik ve hatta kısmen askeri meydan okuyarak konumlarını kurtarmaya karar verdiler ve ilişkileri en kötü seviyeye getirdiler.
Ancak belki de en önemlisi, Rusya ve Avrupa'nın (elbette tamamı değil, çünkü Avrupa tek tip değil) değerler açısından farklılaşması ve bu sürecin hızla gelişmesi. Biz eski Avrupalılara dönüşüyoruz, onlar ise post-Avrupalılara dönüşüyor ve hatta post-insani değerlere doğru ilerliyorlar. AB nihayet parçalandığında, tek tek ülkelerle anlaşmalar yapılması kuvvetle muhtemel olacaktır. Ancak bu uzak bir ihtimal.
❓ Muhtemelen otuz yıldır hiç duymadığımız Afrika'nın sesi bugün oldukça güçlü çıkıyor ve Mayıs ayı ortasında Güney Afrika Devlet Başkanı, Rusya ve Ukrayna'nın bir Afrika barış gücü misyonunu kabul etmek konusunda mutabık kaldıklarına dair bir açıklama yaptı. Suudi Arabistan geleneksel dostu Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı çıktı. Bu değişiklikleri nasıl görüyorsunuz? Dışarıda neler oluyor?
Dünyanın Batı boyunduruğundan kurtulması son birkaç yıldır gelişen bir eğilim. Ülkeler giderek daha özgür hale geliyor. Batı yeni sömürgeciliğin kalıntılarını korumak için mücadele ediyor, ancak dünyanın geri kalanı bundan kurtulmak için savaşıyor. Gururla ama biraz da üzülerek söyleyebiliriz ki Rusya bir kez daha bu mücadelenin ön saflarında yer almakta ve Batı egemenliğinin yeni sömürgeci sisteminin kalıntılarını ezen bir tür buzkıran görevi görmekte. Bu nedenle, buzkıran her zaman en ağır yükü taşır ve darbeleri alır. Ancak dünya çoktan daha özgür, daha çeşitli, daha çok kutuplu ve daha renkli hale geldi. Suudiler Amerikalılara açıkça meydan okudular ve bundan pek de pişman değiller ve Körfez Arap ülkeleri kendilerini çok daha güvende hissediyorlar. Afrika ülkelerinin çok daha aktif hale gelmesi ve eski Avrupalı efendilerine açıkça meydan okumaları, şu anda devam etmekte olan derin bir sürecin parçası. Çok güçlü ve giderek şiddetlenen bir küresel depreme tanıklık ediyoruz. Bu rahatsız edici bir durumdur, ancak bir depremden sonra yeni kıtalar, ülkeler, oluşumlar, dağlar ve geçitler ortaya çıkar. Yeni bir dünya böyle yaratılır.
❓ 2021 yılında yazdığınız bir makalede, Rusya'nın zaferle çıkma şansına sahip olduğu yeni bir Soğuk Savaş'ın baş göstermekte olduğunu belirtmiştiniz. "Bunun için Rusya doğru iç ve dış politika yönelimini seçmeli ve en önemlisi, küresel bir termonükleer ve siber uzay Armageddon'una dönüşebilecek büyük bir savaştan uzak durmalıdır" diye yazmıştınız. Bugün, 2023'te, Ukrayna'daki çatışma sıcak aşamaya girmişken ve tüm Batı kolektifi Rusya'ya karşı savaşırken, hâlâ kazanma şansımız olduğunu düşünüyor musunuz? Ve sizce Soğuk Savaş neden sıcak bir savaşa dönüştü?
Soğuk Savaş aslında çok uzun süre beklediğimiz için ısındı. 2018-2019'da saldırmamız gerekirdi. 2021'de ortaya çıkan COVID pandemisi geçici olarak savaşın yerini aldı. Batı'nın bize karşı Soğuk Savaş'ı sürdürdüğü uzun zamandır belliydi ama biz bir şey bekliyorduk. Belki de gücümüzü topluyorduk. Belki de anlaşmazlıklarımızın derinliğini tam olarak anlamamıştık. Belki de bir anlaşmaya varmayı umuyorduk. Bazıları sermayelerini ya da Batı'daki pozisyonlarını korumak istiyordu. Daha önce harekete geçmiş olsaydık, belki de silahlı bir çatışmadan -açık ve büyük- kaçınılabilirdi. Ama olan oldu. Bu tür bir çatışmanın benim neslimin başarısızlığı olduğunu düşünüyorum, çünkü Avrupa'da belki de hâlâ başlangıç aşamasında olan açık bir savaşı önleyebilirdik. Daha erken ve daha kararlı hareket etmeliydik. Çok uzun süre pasif kaldık, umut ettik ve inandık.
Kazanma şansımız ise oldukça yüksek. Dahası, bence bu askeri operasyon toplumumuzun iç potansiyeline güçlü bir ivme kazandırdı. Kendimize daha fazla güvenir olduk, daha kararlı ve daha hakim hale geldik. Bu fırsatı kullanıp kullanmayacağımız büyük ölçüde kendimize bağlı. Ancak böyle bir fırsat var ve çok uzun bir mücadele olacak olsa da kazanmak için her türlü şansa sahibiz. Ukrayna'daki askeri çatışmanın akut aşaması sona erdiğinde bile, deprem ve büyüyen dönüşüm dalgası en az 10-15 yıl daha devam edecek. Bu nedenle zaferden bahsetmek için muhtemelen çok erken, ancak operasyonel-taktiksel düzeyde kazanma şansımız var. Fakat asıl önemli olan Batı'nın çatışmayı sürdürme iradesini kırmaktır. Bu daha üst düzey bir hedef. Çıtayı keskin bir şekilde yükseltmeye ve daha üst düzey bir çatışmaya hazırlanmaya başlamazsak bu sorun çözülemez.
❓ Karşılaştırmak gerekirse, özel askeri operasyonun başlangıcında Rusya'nın durumu neydi ve bugün nasıl? Dünya genelinde ülkemize koşulsuz bir destek olmadığı görüşüne katılıyor musunuz? Müttefiklerimiz kimler? Neden kimse Batı'nın Ukrayna'yı desteklediği gibi bizi açıkça desteklemiyor? Örneğin Çin.
Daha önce de söylediğim gibi, yeni bir dünyaya doğru ilerleyen bir buzkıran görevi görüyoruz ve pek çok ülke Batı'nın beş asırlık üstünlük ve hakimiyet buzlarını kırıyor olmamızdan faydalanıyor. Zayıflayan ve solan ama hâlâ çok güçlü bir medeniyete karşı savaşıyoruz. Bu muazzam ve karmaşık bir süreç.
Müttefikimiz olmadığı gerçeğine gelince, BM'de olmasa bile pratikte insanlığın çoğunluğu tarafından destekleniyoruz. Bu dünya çoğunluğu. Ve bu oldukça açık. Ancak şu da bir gerçek ki, hâlâ Batı'ya ve Batı'daki bazı çıkarlarına odaklanan seçkinlerimizin önemli bir kısmı, bunun öngörülebilir bir gelecek için bittiğini anlamak istemiyor, bunun için Tanrı'ya şükürler olsun! Batı'dan ve Avrupa'dan alabileceğimiz her şeyi aldık ve onlardan aldığımız sadece yeni ideolojik hareketler gibi ek sorunlar ya da belalar oldu.
Elbette kayıplarımız oldu, özellikle de ekonomik kayıplarımız. Bunlar çok açık ama bunları kendi yararımıza kullanabiliriz. Dış politikada da kayıplarımız oldu, çünkü manevra alanımız son derece daraldı. Batı ile en azından bir tür ilişkimiz varken, örneğin Çin ile ilişkilerde daha güçlü pozisyonlarımız vardı. Bugün Pekin, bizim toplam güç bakımından hâlâ daha güçlü olduğumuz üç yıl öncesine kıyasla çok daha güçlü görünüyor. Ancak şunu anlamalıyız ki Rusya hiçbir zaman Batı'ya bağımlı hale gelmediği gibi Çin'e de bağımlı hale gelmeyecek, bunun basit bir nedeni var: farklı kültürel kodlara sahibiz. Ayrıca, egemenliğimiz için savaşmaya hazır olmak halkımızın genetik kodlarında var ve Çinli dostlarımız bunu biliyor ve saygı duyuyor.
❓ Ancak Pekin'in kendi sorunlarını bizim zararımıza çözüyor gibi göründüğüne katılıyor musunuz?
Biz de sorunlarımızı Çin'in sırtından çözüyoruz. Aslına bakarsanız biz de onun güçlü ekonomisinin arkasına saklanıyoruz. Eğer Çin arkamızda olmasaydı, pratikte kaçınılmaz olan bir çatışmaya girseydik ne olurdu hayal edebiliyor musunuz? Aynı şekilde, Rusya arkasında durmasaydı Çin çok daha zayıf olurdu.
Kimin kimi nasıl kullandığına gelince, bu pratik bir politika ve diplomasi meselesidir. Şu an için birbirimizi kullanıyoruz. Ancak bizim çiftimizde, sanırım tekrar edeceğim, üç yıl önce Rusya Çin'den daha güçlü pozisyonlara sahipti, çünkü Çin, Rusya'nın kalkan görevi gördüğü ABD ile şiddetli bir çatışmaya girmişti. Şimdi Rusya da çatışmaya girdi, dolayısıyla doğal olarak Çin'e daha bağımlıyız ve Batı'nın askeri-politik kaynaklarını kurutuyoruz. Çin bu şansı belirleyici bir savaş için gücünü arttırmak için kullanıyor.
❓ Ekim 2022'de şöyle yazmıştınız: "Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan uygarlığına son verebilecek tam teşekküllü bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz. Ancak Rusya kazanırsa, ki bu büyük bir olasılık ve çatışma tam anlamıyla bir nükleer savaşa dönüşmezse, önümüzdeki on yıllara (Batı'daki çoğunluğun bahsettiği gibi) tehlikeli bir kaos dönemi olarak bakmamalıyız." Şimdi de aynı şeyi mi düşünüyorsunuz? Üçüncü Dünya Savaşı hâlâ mümkün mü? Peki ya bir nükleer savaş?
Bu hâlâ mümkün ve çok uzun bir süre daha mümkün olacak, çünkü daha önce de söylediğim gibi, büyük bir deprem yaşanıyor ve Batı medeniyetinin devasa kıtası çöküyor. Bu eşi benzeri görülmemiş derecede ani bir şok çünkü bu uygarlık mevcut dünya düzeninin temellerinden biri. Bu çok tehlikeli bir dönem. Tehlikenin ana kaynağı elbette Batı'nın kendisi değil - sürekli olarak her şey için Batı'yı suçlayanları yankılamak istemiyorum - Batı'nın içinde bulunduğu durum. Batı çok yönlü ve çok derin bir ahlaki, ekonomik ve siyasi kriz yaşıyor. Elitler güç kaybediyor. Bu, elitlerin tarihi durdurmak ve hatta savaş için umutsuz bir girişimde bulunarak kavgacı bir politikayı seçtikleri oldukça korkutucu bir durumdur. Yani Rubicon henüz geçilmedi. İşler bu şekilde giderse, gelecekte bazı müzakerelerin, bir ateşkesin mümkün olabileceğini göz ardı etmem, ancak yine de durumun daha yüksek bir çatışma seviyesine taşınması muhtemeldir. Asıl görev, Batı'yı geri çekilmeye ve uluslararası sistemde daha mütevazı bir yer almaya zorlamaktır.
❓ Ateşkesten bahsettiniz. Giderek daha fazla ülke Ukrayna'daki çatışmanın barışçıl çözümüne katkıda bulunmak istiyor. Sizce Rusya ve Ukrayna barış yapmaya zorlanacak mı? Bu hangi koşullarda mümkün olabilir?
Adına özel askeri operasyon denen, bir savaş devam ediyor. Bence sonucu önceden belli. Bu, Rusya'nın zaferi. Ancak böyle bir sonucun bedeli son derece yüksek olabilir ve çok uzun zaman alabilir. Rusya ve Batı arasında Ukrayna'da ve başka yerlerde yaşanan bu mücadelede müzakereler olacaktır, en azından yapıyormuş gibi görüneceklerdir, ancak durumun daha da kötüleşmesi çok muhtemeldir. Korkarım ki durum daha yüksek bir çatışma seviyesine taşınacak. Ancak bence karşı karşıya olduğumuz sorunun tek olası çözümü Ukrayna'nın Rusya karşıtı bir oluşum olarak ortadan kaldırılması ve Batı'nın çatışmayı sürdürme iradesinin kırılmasıdır. Bu çok karmaşık bir görevdir. Müzakereler mümkündür ve elbette Ukrayna'nın beyaz bayrak sallayarak barışsever ve Rusya dostu bir devlet olmasını isteriz. Ancak ben bundan çok şüpheliyim çünkü burası zaten en derin ve en akut krizi yaşayan başarısız bir devlet. Burası aynı zamanda savaşan Weimar Cumhuriyeti, Hitlerizmi doğurduğunu bildiğimiz Weimar Cumhuriyeti.
❓ Peki ABD-Çin koalisyonunda ortak bir çözüm planı üzerinde çalışılırsa Rusya ne yapmalı? Ve genel olarak, böyle bir sonucun ortaya çıkma ihtimalini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak, her normal insan gibi ben de savaş istemiyorum ve savaşın, bizim durumumuzda olduğu gibi haklı ve kaçınılmaz olsa bile, keder, yıkım ve ölüm getirdiğinin farkındayım. Bu ilk nokta. İkinci olarak, eğer bir şey müzakere edilebiliyorsa, bunu deneyelim ve çatışmayı ve özellikle de insanların çektiği acıları azaltalım. Ancak tekrar ediyorum, Rusya ile Batı arasındaki sorunu çözmenin sadece iki yolu var. Birincisi Ukrayna'yı Rusya karşıtı olmaktan çıkarmak. Ukrayna ya da onun bir parçası Rusya dostu bir varlık olarak kalabilir. Diğeri ise Batı'nın, dünyada kültürel ve siyasi hakimiyet kurmasına ve daha da önemlisi gayri safi dünya hasılasını hortumlamasına imkan veren beş yüz yıllık hegemonyasını kaybetmekte olduğunun farkına vararak son yıllarda gösterdiği umutsuz direniş iradesini kırmaktır. Bu dönem sona erdi ve bu gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Doğal olarak hâlâ çok fazla eşitsizlik var ama küresel zenginlik Batı'dan uzaklaşmaya başladı. Yönetici sınıfını çileden çıkaran da bu.
❓ Sizce Rusya, Xi Jinping'in Şubat 2023'te Moskova'ya yaptığı ziyaretten sonra neden Çin ile çözüm planını görüşmedi? Rusya, Çin tarafından önerilen planı beğenmedi mi?
Bu planı okumak lazım. Olumlu ama içinde spesifik bir şey yok. Tüm kötülüklere karşı tüm iyilikler için. Vladimir Putin ve Xi Jinping'in bire bir görüşmelerinde ne üzerinde anlaştıklarını bilmiyorum ama sanırım bir konuda anlaştılar ve şimdi diplomatik de dahil olmak üzere, hakkında hiçbir şey bilmediğim ama bence birçok ilginç dönüş göreceğimiz uzun bir oyun olacak. Çin'in Özel Temsilcisi, harika dostumuz Büyükelçi Li Hui'nin Kiev ve Moskova ziyareti elbette dikkat çekiyor ancak çok daha derin siyasi, diplomatik, entelektüel ve ekonomik süreçlere bakmalıyız.
❓ Ukrayna'daki çatışmanın gelişimine ilişkin genel öngörünüz nedir? Amerikalılar sonbaharın sonlarına doğru her şeyin netleşeceğini ve bir şekilde çözüleceğini söylüyor. Henry Kissinger da kendi tahminleriyle bu görüşe katıldı. Bizim açımızdan, görünüşe göre Ukrayna'nın karşı saldırısını bekleyerek bir saldırı başlatmıyoruz. Herkes bekliyor. Bu bekleyişin sonucu ne olacak? Çatışma dondurulacak ve Ukrayna Kore gibi bölünecek mi, yoksa zafere kadar savaşacak mıyız? Ve zafer olarak ne kabul edilmeli ve neye benzeyecek?
Henry Kissinger'a derin saygı duyuyorum ve onu mesleğimizin bir numarası olarak görüyorum, ancak bu kadar yaygara koparması beni biraz üzüyor. Ne hakkında konuştuğunu bilmiyor. Gerçekten ne olacağını da bilmiyorum. Bildiğim tek şey, eğer mücadele etme ve kazanma iradesi gösterirsek, söylediklerimin gerçekleşeceği. Ukrayna, Rusya karşıtı bir devlet olarak varlığını sürdüremeyecek ve Batı geri çekilecek. Ancak bu yolda çok uzun ve zorlu bir mücadele olacak; ülkemizi farklı, çok daha güçlü ve adil, dünyada çok daha saygın ve itibarlı bir ülke haline getirme mücadelesi. Ve son olarak, kendi zenginliğini daha fazla kontrol eden bir ülke haline getirmek; elbette yenilenmiş elitlere ve gelişmiş teknolojilere sahip bir ülke, ekonomik, siyasi ve entelektüel merkezi Urallar ve Sibirya'ya kayacak bir ülke. Zihinsel, ekonomik ve siyasi olarak doğuya doğru hareket etmeliyiz çünkü Batı'da sıkışıp kaldık ve bu bizim temel zayıflıklarımızdan ve son 40-50 yıldır yaşadığımız sıkıntıların nedenlerinden biri. Bizi geri çeken Batı'dan koparak yeni sınırlara, dünya çoğunluğuna doğru gitmeliyiz. Bana göre Ukrayna çatışmasını tehlikeli kılan bir diğer husus da Batı'ya takılıp kalmamız ve müzakere edecek kimsenin olmadığı bir yerde müzakere etmeye çalışmamızdır. Ve bence en azından önümüzdeki on yılda müzakere edecek hiçbir şey olmayacak, her ne kadar müzakere ediyormuş gibi yapsak da. Batı parçalanıyor. Biz ise şu anda iki ya da üç yıl öncesine kıyasla çok daha güçlü ve istikrarlı görünüyoruz.
❓ Önümüzde uzun ve zorlu bir mücadele olduğunu söylüyorsunuz. Bunun için başta ekonomik olmak üzere yeterli kaynağımız olacak mı? Hem başkan hem de iş dünyası zaten her yerde işçi açığı olduğunu söylüyor. Yeterince genç insan yok ve ülke dışına taşınan çok sayıda insan var.
Bu her işletme ve her kurum için bir sorun. Yeni ve kalifiye personel bulmaları ve yetiştirmeleri gerekiyor. İnsanları yeniden eğitmemiz ve düğümü çözmemiz gerekiyor. Yapılanma devam ediyor. İnsanların şikâyetlerine gelince, değişim çağında yaşamak zordur. Ancak bu, iş dünyası için bile çok daha umut verici bir dönem, çünkü özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler için çok büyük yeni fırsatlar ortaya çıkıyor. Genç bir adam olsaydım, kesinlikle iş hayatına atılırdım. Yarattığım ve başında bulunduğum kurumları kurtarmak için 1990'larda bunu yapmak zorunda kaldım. Uzun zamandır bu işi yapmıyorum ama bu alanda çok büyük fırsatların ortaya çıktığını, yeni nişlerin ve yeni ufukların açıldığını görüyorum. Şimdi iş yapacak gençlere imreniyorum.
❓ Küreselleşme ve yeni bir dünyanın inşası hakkında çok şey söylendi. Sizce bu nasıl bir şey olacak? İki kutuplu mu (ABD ve Çin) yoksa çok kutuplu mu olacak? Eğer ikincisi olacaksa, yeni güç merkezleri kimler olacak? Rusya bunun için gerekli potansiyele (askeri potansiyel hariç) sahip mi?
Yaklaşık 50, 40 hatta 20 yıl önce çoğu insan dünyanın küreselleşmekte olduğuna inanıyordu. Batı'daki ve hatta ülkemizdeki pek çok kişi bir dünya hükümeti, ulusötesi şirketlere ve uluslararası devlet dışı örgütlere dayalı küresel bir güç sistemi hayal ediyordu. Davos'ta hâlâ bu konuda bir şeyler mırıldanıyorlar. Ancak tüm bunlar daha çok bir komedi operasına benziyor.
Dünya yeni bir egemenliğe doğru gidiyor. Çok sayıda devletin olduğu, çok akışkan, şimdikinden çok daha özgür ve çok daha renkli, çok daha fazla fırsatın olduğu bir dünya olacak. İki kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu denebilir ama ben buna çok renkli ve çok boyutlu derim. Aslında termonükleer bir çatışmadan kaçınırsak kuracağımız dünya harika bir yer olacak, ama ne yazık ki bu çatışma hâlâ kuvvetle muhtemel görünüyor. Büyük olasılıkla o dünyayı görecek kadar yaşayamayacağım maalesef ama o dünyanın resmini gerçekten seviyorum. Bugün genç olan ya da yeni doğacak olan insanlara imreniyorum. Onlar çok ilginç bir dünyada yaşayacaklar. Ancak pek çok tehlikeyi atlatmamız gerekecek. Bunlardan biri, şu anda Batı'da kitlesel olarak gerçekleştiğini gördüğümüz insani değerlerin kaybı. Asıl görev, insan olarak kalmaktır. Bu arada, Ukrayna'da da dahil olmak üzere, insanların insan olarak kalması ve vahşilere, hiçliklere dönüşmemesi için savaştığımız şey de budur.
❓ Adalet meselesi bugün çok önemli ve temel bir mesele olarak karşımıza çıkıyor. Batı, Rusya'nın sadece BM üyesi bir ülkeye saldırarak uluslararası hukukun tüm normlarını değil, aynı zamanda adaletin ve insanların bir arada yaşamasının tüm ahlaki ilkelerini de ihlal ettiğini iddia ediyor. Şehirleri yok ediyor ve insanlara acı çektiriyor. Dolayısıyla Rusya adaletsizliğin vücut bulmuş hali onlara göre. Biz de ona "Hayır beyler, siz Ukrayna'da insanları haksız ve çirkin bir şekilde haklı ve haksız olarak ayıran, haksız olanları ortadan kaldıran ve her türlü ayrımcılığa maruz bırakan insan düşmanı ve faşist bir rejim kurdunuz" diye cevap veriyoruz. Yani her iki taraf da yorumlarında aynı kelimeyi kullanıyor. Sizce yeni dünya daha adil olacak mı ve "adalet" kelimesinden ne anlamalıyız?
Adalet öncelikle halkların seçim özgürlüğü, kültürel, ekonomik ve siyasi tercih özgürlüğü olarak anlaşılmalıdır. Ve elbette adalet, küresel zenginliğin çok daha eşit bir şekilde dağıtılması anlamına gelir. Kapitalizmin mevcut biçimi, kendi ülkemiz de dahil olmak üzere her yerde çirkindir, ancak bu çatışmanın bir sonucu olarak daha az çirkin hale geleceğini umuyorum. Gerçekten de zenginlik şu anda ülke içinde bilim insanları, askeri personel, mühendisler ve çocuklu aileler gibi bunu daha fazla hak eden insanlar lehine yeniden dağıtılıyor ve bu süreç devam edecek.
“Batı boyunduruğundan kurtuluyoruz. Batı tüm dünyayı sindirdi, soydu, öldürdü ve yok etti.”
Batı egemenliğinin son 500 yılına damgasını vuran dehşet hakkında saatlerce konuşabiliriz. Sonunda iki dünya savaşı başlattı. Tamamen insan düşmanı bir ideoloji olan Nazizmin Batı'da doğduğunu ve yine orada beslendiğini hatırlatmama izin verin. Komünizm de orada doğdu. Onu Nazizm'le bir tutmuyorum, çünkü dış görünüşü itibariyle çok daha insancıl bir ideolojidir. Ayrıca komünizm Sovyetler Birliği tarafından savunuldu ve kazandı, Nazizm ise kaybetti. Liberalizm de bu iki "izm" gibi bir şeydir ve umarım o da tarihin derin gölgelerine gömülür. Onu savunan ya da ona boyun eğen ülkeler hızla totalitarizme, faşizme ve iptal kültürüne doğru ilerliyor. Rusofobiyi antisemitizmden daha iyi yapan tek şey, Rusya'nın kendini savunacak kaynaklara sahip olması, ancak Yahudilerin böyle bir fırsatı olmamasıdır.
❓ Eğer bir tür barış anlaşması imzalanırsa, bu, insanlara uzun zamandır beklenen sakin ve istikrarlı gelişmeyi sağlamayan, aksine yeni bir büyük savaşa yol açan Versailles Antlaşması gibi olmayacak mı?
İşte bu nedenle bu barışın tam da yukarıda bahsettiğim koşullarda, yani Batı'nın genişleme ve çatışmayı sürdürme isteğinin kırılmasıyla sağlanması gerektiğini söylüyorum. Bu birinci nokta. İkinci nokta ise tamamen askerden arındırılmış ve Nazilerden arındırılmış bir Ukrayna, yani şimdikinden tamamen farklı bir ülke. Rusya karşıtı değil. O zaman barış yeterince adil olacaktır. Biz yıllardır böyle bir barış öneriyoruz. Ancak isteklerimiz, tekliflerimiz ve taleplerimiz geri çevrildi. Ne yazık ki bu politika, giderek ivme kazanan açık bir çatışmaya yol açtı.
Hem siz hem de çoğumuz hâlâ Batı ideolojisinin gölgesindeyiz. Hindistan ve Çin'deki Doğu gazetelerini okuyorum ve bu gazetelerdeki dünya resmi tamamen farklı. Biz hâlâ çok güçlü görünse de, aslında küçülen ve çökmekte olan bir medeniyete odaklanırken, etrafta yenileri yükseliyor ve zenginleşiyor. Bakışlarımızı onlara çevirelim.
❓ Sonunda ABD ve Çin'in bir anlaşma yapıp dünyayı kendi aralarında paylaşarak diğerlerine koşulları dikte etmeleri mümkün olabilir mi? ABD hegemonyası küçülecek, ancak Doğulu ortağın etkisi artacaktır. Bu durumda biz kimin yanında olacağız, Batı'nın mı yoksa Doğu'nun mu? Böyle bir hizalanma -yine güç merkezlerinden birinin periferisi olmak- bize uyacak mı?
Biz kendimiz olacağız. Neyse ki ortaya attığınız soru artık geçerli değil. Daha önce, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında, Batı ile birlikte hareket etme şansımız vardı. Ancak Batı bu olasılığı reddetti ve böylece kendi geleceğini dramatik bir şekilde baltaladı. Şimdi bu fırsat penceresi kapandı. Rusya asla kimsenin vasal devleti olmayacaktır. Bu prensipte mümkün değil. Bu birinci nokta.
İkincisi, böyle şeyler söyleyenler dünyanın nereye gittiğini görmüyorlar. Yeni kıtalar, medeniyetler ve merkezler yükseliyor. Yanında büyük Hindistan, büyük Rusya, büyük İran, büyük Türkiye ve güçlü Araplar olacaksa Çin bu yükselen dünyaya nasıl hükmedebilir? Böyle bir durum mümkün değil! Belki Avrupa'nın bazı bölgeleri Amerika Birleşik Devletleri'nin etrafında toplanacak ama eminim ki on yıl içinde çökmekte olan Avrupa'nın bazı bölgeleri de Doğu'ya doğru kayacak. Bunu Macaristan örneğinde ve Avrupa'daki pek çok siyasi ve ekonomik harekette şimdiden görmek mümkün. Bu sadece bir başlangıç. Bu nedenle, kendisinin vasal devletleriyle birlikte ABD'nin ve devasa dünyanın geri kalanının hegemonsuz bir şekilde var olması oldukça mümkün. Çin bu dünyada asla bir hegemon olmayacaktır.
❓ Onların basınını okuduğunuzu ve çağdaş dünyayı ve geleceğini tamamen farklı bir şekilde gördüklerini söylüyorsunuz. Peki nasıl görüyorlar?
Kabaca benim gördüğüm şekilde. Onların fikirlerini kendime ya da kendi fikirlerimi onlara atfetmek istemem ama Hintliler, aralarında hem Batı yanlısı hem de Çin karşıtı insanlar olmasına rağmen, yine de çok gerçekçiler ve modern dünyaya son derece ilginç bir şekilde bakıyorlar. Rusya'da entelektüellerimizin hâlâ fizyolojik bir hatası var; biz tamamen farklı bir dünyaya doğru ilerlerken onlar dünyaya Batılı gözlerle bakıyorlar. Bu kusur, entelektüel yoksulluğun bir işareti haline geliyor.
❓ Vizyonlarını kavramsal olarak kısaca özetlemek gerekirse, neye benziyor? Gelecekte ne görüyorlar?
Birçok güç merkezi, halklar için çok daha özgür bir seçim, beş asırdır üzerlerine çöken Batı boyunduruğundan kurtulma ve bağımsız bir kalkınma yolu. Ancak bu ülkelerde farklı elitler de var. Komprador elitler var ve bir mücadele söz konusu. Ancak bu ülkelerdeki, Arap ülkelerindeki, Türkiye'deki ve Hindistan'daki görüşler, yakın zamana kadar Rus entelektüellerinin çoğunluğu tarafından açıklananlardan temelde farklı. Tekrar ediyorum, dünyayı Batılı gözlerle görme alışkanlığı, bana entelektüel yoksulluğun bir işareti gibi geliyor.
❓ Asla herhangi bir güç merkezi tarafından kontrol edilen bir kukla devlet olmayacağımızı söylüyorsunuz. Peki biz dünyaya ne sunabiliriz? Bizim kendimize özel yolumuz nedir?
Öncelikle kendimize ne sunabileceğimizi, ondan sonra dünyanın geri kalanına ne sunacağımızı düşünmeliyiz. Bence Rusya için bu yol egemenlik yoludur, ulusal özgürlük yoludur, adalet yoludur. Rusya'nın sahip olduğu dünya, ülkesini, ailesini, tarihini ve çevresindeki insanları seven, Tanrı'ya inanan ya da Tanrı'ya inanmayan ama insanın yüce amaçlarına inanan normal insanların dünyasıdır. Rusya en zengin kültüre ve en güçlü orduya sahiptir. Rusya, askeri alanda, siyasette, ekonomide ve kültürde Batı'nın hakimiyetine son vermiş bir savaşçılar ülkesidir. Dolayısıyla diğer ülkeler ve halklar için bu tercih özgürlüğünü desteklemeye devam edeceğiz. Biz dünyadaki halklara, ülkelere ve uluslara özgürlük taşıyan bir ülkeyiz.
❓ Bizim ideolojimiz nasıl bir şey? Bu arada, Adalet Bakanlığı'nın başındaki kişinin bile geçenlerde önerdiği gibi bunu ifade etmeye ihtiyacımız var mı? Ve içinde ne olabilir? Geleneksel değerler bu amaca hizmet edebilir mi?
Size kabaca yeni bir ideoloji tarif ettim. Bu kesinlikle çok açık. Bir ideolojiye ihtiyacımız var. Buna karşı çıkanlar ya aptal ya da bir şeyler saklıyorlar. Yine de tek bir ideolojiye ihtiyacımız olmadığı doğrudur. İdeoloji tartışmalar ve mücadeleler içinde doğmalı ama vatanseverlik ve ulusal büyüklük, çok kültürlülük ve kültürel açıklık temelinde bir ideoloji olmalı. Bu Rusya'nın en büyük kazanımı olur. Açıkçası bu ideolojiye ihtiyacımız var ve bu ideoloji prensipte mevcuttur. Başkanın konuşmalarında ve pek çok entelektüelin eserlerinde okunabilir. Şimdiye kadar, tam olarak anlayamadığım nedenlerden ötürü, bu ideolojiyi detaylı bir şekilde formüle etmeye ve yaymaya hazır değiliz, ancak birçok unsuru zaten mevcut; örneğin dış politika doktrinimizde. "Para kötülüğü yener" diyen siyasi teknokratların ya da kaba materyalistlerin orta düzeyde söz sahibi olmasından hoşlanmıyorum. Geleceğe bakan ruh ve eylem insanlarına ihtiyacımız var.
❓ Tataristan, Kafkasya, Urallar veya Moskovalılar gibi Rus bölgeleriyle bu yeni ideoloji hakkında bir tartışma başlatmanın mümkün olduğunu düşünüyor musunuz? Bizi birleştiren şeyler, değerler ve gelecek konusunda bir tür uzlaşma sağlayabilir miyiz?
Doğal olarak bu yapılmalıdır. Beni rahatsız eden şey, liderliğimizin önemli bir kısmının bundan uzak durması ve bu çalışmaya karşı çıkmasıdır. Böyle bir ideolojinin temel ilkeleri oldukça açıktır: halkların özgürlüğü, kültürel açıklık, egemenliğe, tarihe ve atalara saygı, adil bir uluslararası dünya düzeni, adaletin gücüne güvenmek ve elbette kendi ülkenize, yakınlarınıza ve sevdiklerinize muhabbet duymak. Ortodoksluğun ve diğer dinlerin temeli budur. Bu, insanın temelidir.
❓ Başka bir deyişle, toplumda uzlaşı için bir şeyler yapılmalıdır ki insanlar düşünce ve ruh olarak bir şeyler üzerinde anlaşabilsinler.
Bunun sürekli olarak yapılması gerekir, ancak siyasi sistemimizde bunun için yukarıdan güçlü bir sinyal gelmesi gerekir. Ne yazık ki şu ana kadar böyle bir sinyal gelmedi.
🌍