Barones Ursula von Der Layen'in Avrupa'sı
AB Komisyon Başkanı Ursula von der Layen'in Tahayyülündeki Avrupa Tarihine Dair Bir Kısa Değerlendirme
Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa Birliği ile olan resmi münasebetlerinin miladı, 1963 yılı itibariyle Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık antlaşmasının karşılıklı imzalanmasıdır. Takvimler 1987’yi gösterdiğinde ise Türkiye topluluğa tam üyelik başvurusunu tamamladı. 1993 yılında Avrupa Birliği Antlaşması olarak da bilinen Maastricht Antlaşması ile Ekonomik Topluluk kendisini yeniden yapılandırarak özgün bir birlik; Avrupa Birliği (AB) haline geldi. Türkiye’nin hali hazırda devam eden üyelik başvurusu açıktı, fakat Türkiye ancak 2005 yılında AB ile tam üyelik müzakerelerine başladı.
O günden bu yana, AB ve Türkiye ilişkileri ister pozitif, ister negatife yaklaşık bir seyir arz etsin, her iki taraf için de sadece uluslararası ilişkilerin konusu değildir. İç siyaset malzemesi olarak bir çok üye ülkede de, Türkiye’de olduğu gibi kullanılagelmiştir.

Yaygın kanının aksine AB, üye ülkelerin birliği olarak ortak bir federal anayasa etrafında birleşmiş kent ve eyalet devletlerinden müteşekkil değildir. Egemen ulus-devletlerin, kendi egemenliklerinin bir kısmını ortak kullanıma açmaları suretiyle tecelli eden ‘devletler arası kurumlar’ inşa edilmiştir. Bu kurumlar içerisinde en öncelikli olan ‘AB Komisyonu’dur. Birliğin ortak yürütme organı olarak AB Komisyonu, AB müktesebatını, bütçesini ve bütün üye ülkeleri ilgilendiren geniş spektrumlu programları hazırlamaktan sorumlu tutulmuştur. Yürütülmesi istenen programların, AB Parlementosunda onaylandığı takdirde, üye ülkelerce uygulanmasının idari denetiminden de sorumlu olan AB Komisyonu, üye ülkelerden gelen birer temsilcinin toplamından oluşur ve başkanlarını da komisyon olarak kendileri tayin ederler. Halk oylaması söz konusu değildir.
AB Komisyonu, 2019 yılında, kendisine Ursula von der Layen’i oy birliği ile başkan tayin etti. Ursula von der Layen, henüz daha görev süresi tamamlanmamış olmasına rağmen, Avrupa Birliği’nin kendi tarihinde en aktif ve en çok tartışılan liderlerinden birisi olarak tarihe geçti. Eski Almanya başbakanı Angela Merkel kabinelerinde en uzun süre görev alan politikacı olarak, en son Almanya Savunma Bakanlığı görevinden ayrılıp, Avrupa Birliği’nin en yüksek makamı olan AB Komisyon Başkanlığına bir anlamıyla ‘terfi ettirildi’.
Avrupa Komisyonunda Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi olan Joseph Borrell’in çok tartışılan ve kimi entelektüel çevrelerde alaya alınan, “Avrupa Birliğinde biz bir cennet bahçesi kurduk, dışarısında ise vahşi yaşam var” sözlerinin aksine, günümüzde AB, politik coğrafyanın çalışma sahasına giren jeopolitik ilişkiler ve konumlanmalardan tutun, tüm jeo-ekonomik ve jeo-stratejik boyutlarıyla, deyim yerinde ise, Doğu ve Batı arasında kalakalmış durumdadır. Kuruluşundan bu yana başat olarak güvenliğini Atlantik Paktı sayesinde garantiye alan, enerji ve hammadde ihtiyacının büyük çoğunluğunu ise Rusya, Afrika ve Asya ülkelerinden temin eden Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya-Ukrayna meselesi boyunca Rusya’ya uygulanan yaptırımlar ile her geçen gün biraz daha zorlanıyorken, Ursula Von Der Layen, Avrupa’nın dönüştürülmesi konusunda dur durak bilmeden mekik diplomasilerine devam ediyor, yapısal dönüşüm için önemli politik manevralar sergiliyor.
Gûngen’de “BRICS Dünya Düzeninin Şafağı” makalesinin çevirisi ile yer alan İtalyan araştırmacı gazeteci, siyasi analist ve yazar Thomas Fazi, merkezine Ursula Von Der Layen’in ajandalarını aldığı “Avrupa’nın Askeri Kemer Sıkma Politikasının Yükselişi” konulu makalesinde şu notu düşer;
‘’AB'nin kriz yoluyla entegrasyon yaklaşımı hakkındaki tüm konuşmalara rağmen, hiçbir krizin Avrupa'nın ulusal elitleri arasında veya daha da önemlisi sıradan vatandaşlar arasında bir hamle için destek toplayacak kadar büyük olmayacağı artık açık olmalı. AB’nin gidişatı tam gelişmiş federalizme doğrudur. Tarihin kendi kuralları vardır ve bunun için ekonomik, politik ve kültürel koşullar mevcut değildir ve uzun bir süre de olmayacaktır. Daha da önemlisi, bu tür karamsar analizler AB'nin gerçek doğasına dair temel bir yanlış anlaşılmayı ortaya çıkarıyor. Avrupa'nın ekonomik ve parasal entegrasyonu temelde anti-demokratik bir projedir ve ekonomi politikasını seçmenlerin kontrolü dışına çıkarmayı amaçlamaktadır.’’
İşte buzdağının görünen yüzünden böyle okunmaya müsait Avrupa reel politiğinde, bir yandan da küresel ölçekte mekik diplomasilerine ara vermeden devam etmekte olan Ursula Von Der Layen, tarihe geçecek açıklamaları ise peşi sıra yapmakta. Bu açıklamaların içerisinde özellikle bir tanesi oldukça dikkat çekiciydi; her 27 Ocak günü kutlanan ‘Uluslararası Soykırımı Anma Günü’nden farklı olarak, Dünya Soykırım Merkezi binasında 9 Haziran 2023 itibariyle açılışı yapılan yeni bölümü duyurmak için çok tarihi bir video konuşması, kendi kişisel sosyal medya hesaplarından yayınlandı. Gûngen okurlarına Türkçe altyazı ile bu konuşmayı sunmak istedik.
Bu kısa fakat oldukça tarihi konuşmasında AB Komisyonu Başkanı, Avrupa'nın bilim ve düşünce hayatına mal olmuş, Arrendt dahil çok önemli Yahudi isimleri zikretmesine rağmen, nedense Portekiz'de bir otel odasında Nazilerden saklanırken intihar eden Walter Benjamin'i anma gereği görmedi. Kim bilir, Benjamin'in daha 1921'de Paul Klee'den satın almış olduğu ve tüm düşünce hayatı boyunca onunla birlikte anılan o meşhur Angelus Novus, 'Tarih Meleği' tablosundan bahsetmek istemiyordu belki de. Paul Klee'nin Yahudi olmamasına rağmen, ‘Sen Yahudiye benziyorsun” diyerek 1931'de Nazilerce sorgulanmasını da dillendirebilir ve bu tablonun bahsi de yeniden açılabilirdi.
Söz konusu eski kıta Avrupa’nın kendi tarihi olunca, Ursula von der Layen’in aile öyküsünün ilgi odağı haline gelmemesi mümkün değil. Babası Ernst Albrecht, kendisi gibi bir uzman doktor ve Brüksel’de Avrupa Birliği Komisyonunda görevli aktif bir politikacıydı. Babasının dedesinin babası, yani Ursula Von Der Layen'in büyük dedesinin babası Ludwig Knoop ise Avrupa'nın en köklü sanayicilerindendi, Rus Çarı II. Alexander'in elinden ‘Baron’ ünvanını almıştır. Bu ünvan ailesine verildiği için Ursula von der Layen bugün ‘Barones’ titrine de sahiptir. Fakat, Baron Knopp, her daim İngiliz Kraliyet Ailesine yakındı, onlar adına taşeronluk yaparak kuşaklar boyu aktarılan devasa bir servet edinmiştir. AB Komisyon Başkanı, mevcut soyadını ise en az kendi ailevi kökenleri kadar tarihi derinliği, siyasi ve ekonomik güce sahip bir başka aileden, eşi Dr. Heiko von der Layen ile olan evliliğinden almaktadır. Özellikle pandemi sürecinde doktor eşi üzerinden Pfizer ile olan ilişkiler bağlamında, AB Cumhuriyet Başsavcılığınca açılan bir soruşturma ve gizli saklı ilişkilerin oldukça gündemde olması da söz konusu.
Bu bilgiyi de akılda tutarak bu video çağrısını izlemenizi tavsiye ediyoruz.
🌍