Erken Kapitalizmin Çocuk İşçiliği Artık Amerika'nın Yeni Gerçeği
Steve Fraser ABD genelinde çocuk işçiliğini yasaklayan yasaları zayıflatmak ya da yürürlükten kaldırmak için gösterilen olağanüstü çabanın arka planına odaklanıyor.
Çevirmen Notu:
Steve Fraser, içlerinde Columbia Üniversitesi’nin de olduğu çeşitli IVY League okullarında dersler vermiş olan saygın bir tarihçi ve yazardır. Özellikle kendi ülkesi Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomik, sosyal ve politik tarihine odaklanan çalışmaları, işçi sınıfı tarihi, ekonomik eşitsizlikler ve Amerikan kapitalizmi üzerine yazdığı eserlerle tanınır. ABD'nin ekonomik yapısındaki değişimleri, sınıf mücadelesini ve işçi hareketlerini inceleyen önemli çalışmalara imza atmıştır.
Fraser aynı zamanda Amerikan rüyasının evrimi üzerine kapsamlı analizlere sahiptir: Yeni Düzen (New Deal) döneminde politikaların izlerini, yükselişini ve 1980'lere kadar süren etkisini incelemiş olan yazar, Amerikan halkının Wall Street fenomeni ile olan karmaşık ilişkisini de tarihsel bir bağlamda inceleyerek, özellikle spekülasyonun Amerikan kültüründeki yeri ve önemine ışık tutmuş, kendi çağcılları içerisinde oldukça cüretkar eserler vermiştir.1
Fraser’in birazdan okuyacağınız makalesi ise öncelikle Dikkat! Çocuklar Çalışıyor: Çocuk İşçiliğinin Geri Dönüşü Amerika'nın Çöküşünün Son İşareti başlığı ile 06.07.2023 tarihinde tomdispatch.com’da yayınlandı. Ertesi gün Jacobin kendi sayfasına Erken Kapitalizmin Çocuk İşçiliği ABD'de Büyük Bir Geri Dönüş Yapıyor başlığı ile taşıdı.
Steve Fraser:
Yaşlı bir Kızılderili reisi 1906 yılında New York'u ilk kez ziyaret ediyordu. O şehri merak ediyordu, şehir de onu merak ediyordu. Bir dergi muhabiri kabile reisine gezilerinde onu en çok neyin şaşırttığını sorduğunda ziyaretçi, “Çalışan küçük çocuklar,” cevabını vermişti.
Çocuk işçiliği dışarıdan bakanları şok etmiş olabilir, ancak o zamanlar şehirli, endüstriyel Amerika'da (ve yüzyıllardır alışılagelmiş olduğu çiftliklerde) çok olağan bir şeydir. Fakat yakın zamanlarda daha nadir görülür hale geldi. Çoğumuzun düşündüğü gibi hukuk ve gelenekler onu neredeyse yok olmaya mahkum etmişti. Şimdi yeniden ortaya çıktığını gördüğümüzde verdiğimiz tepki, Şaşkınlık ve İnançsızlık, o kabile reisininkine benzeyebilir. Ancak buna alışsak iyi olur, çünkü çocuk işçiliği büyük bir şiddetle geri dönüş yaşıyor. Amerika Birleşik Devletlerinde çok sayıda kanun koyucu, çocukların sömürülmesini uzun süredir engelleyen (ya da en azından ciddi şekilde engelleyen) yasaları zayıflatmak ya da yürürlükten kaldırmak için çaba içerisindeler.
Bir nefes alın ve şunu düşünün: Amerika Birleşik Devletleri'nde çalışan çocuk sayısı 2015 ile 2022 yılları arasında %37 oranında artış gösterdi. 2021 ile 2023 yılları arasında tam olarak on dört eyalette, çocukların kaç saat çalıştırılabileceğini düzenleyen, tehlikeli işlerle ilgili kısıtlamaları azaltan ve gençler için asgari ücretin altında çalışmayı meşru kılan düzenlemeleri tedavülden kaldıran yasalar çıkartıldı ve yürürlüğe konuldu.
Çocuk işçiliği, ülke tarihinin büyük bölümünde kentsel ve endüstriyel Amerika boyunca yaygındı. Şimdi ise rahatsız edici bir geri dönüş yaşanıyor. Birleşik Devletler genelinde kanun yapıcılar, çocukların çalıştırılmasını yasaklayan yasaları zayıflatmak ya da yürürlükten kaldırmak için yoğun çaba sarf ediyorlar.
Iowa artık on dört yaşından küçüklerin endüstriyel çamaşırhanelerde çalışmasına izin vermektedir. On altı yaşına geldiklerinde çatı kaplama, inşaat, kazı ve yıkım işlerinde çalışabilir ve ağır iş makinelerini kullanabilirler. On dört yaşındakiler artık gece vardiyalarında bile çalışabiliyor ve on beş yaşına geldiklerinde montaj hatlarına katılabiliyorlar. Elbette tüm bunlar çok uzun zaman önce yasaktı.
Yasa koyucular, uzun süredir oturmuş uygulamalara bu tür müdahaleler yapılmasını saçma sapan gerekçelerle açıklıyorlar. Bize, çalışmanın çocukları bilgisayarlarından, video oyunlarından ya da televizyondan uzaklaştıracağını anlatıyorlar. Ya da hükümetin çocukların neyi yapıp neyi yapamayacağını belirleme yetkisini elinden alarak kontrolü ebeveynlere bırakacağını söylüyorlar ki bu iddia, koruyucu mevzuatı ortadan kaldırma ve on dört yaşındaki çocukların resmi ebeveyn izni olmaksızın çalışmasına izin verme çabalarıyla zaten bir fanteziye dönüşmüş durumda.
2014 yılında, sağcı bir düşünce kuruluşu olan Cato Enstitüsü, bu tür yasaların yoksul - ve özellikle siyah - çocuklar için fırsatları engellediğini savunarak “Çocuk İşçiliği Yasaklarına Karşı Bir Dava” yayınladı. Aralarında Devos ailesinin de bulunduğu bir dizi zengin muhafazakâr bağışçı tarafından finanse edilen bir düşünce kuruluşu olan Foundation for Government Accountability (hükümetin Hesap Verebilirliğini Sağlama Vakfı), çocuk işçiliği yasalarını zayıflatma çabalarına öncülük etmiştir ve milyarder Koch kardeşlerin Americans for Prosperity (Amerikalılar için Refah) vakfı da bu çabalara katılmıştır.
Bu girişimler Iowa ya da Güney gibi kırmızı eyaletlerle de sınırlı değil. California, Maine, Michigan, Minnesota ve New Hampshire'ın yanı sıra Georgia ve Ohio da hedef alındı. New Jersey bile pandemi döneminde on altı ila on sekiz yaşındakiler için izin verilen çalışma saatlerini geçici olarak artıran bir yasa çıkardı.
Meselenin apaçık gerçeği, çocuk işçiliğinin para kazandırdığı ve hızla dikkat çekici bir şekilde yaygınlaştığıdır. Fast-food zincirlerinin yıllardır reşit olmayan çocukları çalıştırdıkları ve bunun için ara sıra kesilen cezaları iş yapmanın maliyetinin bir parçası olarak gördükleri herkesin bildiği bir sır. Kentucky'de on yaşından küçük çocuklar bu tür duraklarda, daha büyükleri ise yasaların öngördüğü saat sınırlarının ötesinde çalışmaktadır. Florida ve Tennessee'de çatı ustaları artık on iki yaşına kadar inebiliyor.
Yakın zamanda Çalışma Bakanlığı, Minnesota ve Nebraska'daki et paketleme tesislerinde ve mezbahalarda on üç ile on yedi yaş arasında yüzden fazla çocuğun çalıştığını tespit etti. Ve bu tesisler gece yarısı işletilen işletmelerden başka bir şey değildi. Tyson Foods ve Packers Sanitation Services (dünyanın en büyük varlık yönetim şirketi BlackRock'a ait) gibi şirketler de listede yer aldı.
Bu noktada, neredeyse tüm ekonomi çocuk işçiliğine son derece müsaittir. Konfeksiyon fabrikaları ve otomobil parçaları (Ford ve General Motors'a tedarik sağlayan) üreticileri, bazıları günde on iki saat olmak üzere göçmen çocukları çalıştırmaktadır. Birçoğu sırf ayak uydurabilmek için okulu bırakmak zorunda kalıyor. Benzer bir şekilde, Hyundai ve Kia tedarik zincirleri Alabama'da çalışan çocuklara bağlıdır.
New York Times'ın yeni oluşan çocuk işgücü piyasasını duyurmak için yayınladığı habere göre, reşit olmayan küçük yaştaki işçiler, özellikle de göçmenler, tahıl işleme tesislerinde ve gıda işleme fabrikalarında çalışmaktadır. Vermont'ta “kaçak çocuklar” (çünkü çalışmak için çok küçükler) süt sağma makinelerini çalıştırıyor. Bazı çocuklar Los Angeles'ta J. Crew gömleklerinin yapımına yardım ediyor, Walmart için ekmek pişiriyor ya da Fruit of the Loom çoraplarının üretiminde çalışıyor. Tehlike pusuda bekliyor. Amerika çalışmak için son derece güvensiz bir yer olarak biliniyor ve çocuk işçiler için kaza oranı, kırılan omurgalar, ampütasyonlar, zehirlenmeler ve şekil bozucu yanıkların tüyler ürpertici bir envanterini de içerecek şekilde özellikle yüksek.
Haberi yapan gazeteci Hannah Dreier, özellikle göçmen çocuklar söz konusu olduğunda bu durumu “yeni bir sömürü ekonomisi” olarak adlandırıyor. Haberin içerisinde Michigan’dan bir öğretmen de aynı durumu gözlemlediğini belirtiyor: “Çocukları başka bir ülkeden alıp neredeyse endüstriyel köleliğe sokuyorsunuz.”
Çok Uzun Bir Zaman Öncesinde…
Bugün, bu içler acısı manzara karşısında yirminci yüzyılın başında o kabile reisinin olduğu kadar afallamış olabiliriz. Ancak atalarımız böyle düşünmezdi. Onlar için çocuk işçiliği kanıksanmıştı.Dahası, sıkı çalışma, İngiliz üst sınıflarında bunu yapmak zorunda olmayanlar tarafından uzun zamandır alt tabakaların asi dürtülerini dizginleyecek manevi bir yatıştırıcı olarak görülüyordu. Elizabeth dönemine ait 1575 tarihli bir yasa, “serserilere ve yoksullara karşı koruyucu bir önlem” olarak çocukların çalıştırılması için kamu ödeneği sağlıyordu. On sekizinci yüzyıla gelindiğinde, o zamanlar ünlü bir özgürlük savunucusu olan filozof John Locke, üç yaşındaki çocukların işgücüne dahil edilmesi gerektiğini savunmaktaydı. Robinson Crusoe'nun yazarı Daniel Defoe, “dört ya da beş yaşından sonra çocukların kendi ekmeklerini kazanabilecekleri” için oldukça memnundu. Utilitarian görüşün (Faydacılık) babası Jeremy Bentham ise dört yaşı tercih edecekti, çünkü aksi takdirde toplum “hiçbir şey yapılmayan değerli yılların kaybına uğrayacaktı! Sanayi için hiçbir şey! Ahlaki ya da entelektüel gelişim için hiçbir şey.”
Amerikalı “kurucu baba” Alexander Hamilton'ın 1791 tarihli İmalat Raporu, “aksi takdirde boşta kalacak olan” çocukların ucuz işgücü kaynağı olabileceğini belirtiyordu. Erken yaşta çalışmanın “aylaklık ve yozlaşmanın” sosyal tehlikelerinden koruduğuna dair bu tür iddialar modern çağa kadar elit ideolojinin demirbaşlarından biri olarak kaldı. Nitekim bugün de öyle olduğu açıktır.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında sanayileşme ciddi bir şekilde yaşanırken, gözlemciler yeni fabrikalardaki (özellikle tekstil fabrikalarındaki) işlerin 6-12 yaşlarındaki küçük kızlar tarafından daha iyi yapıldığını belirtmişlerdir.
1820 yılına gelindiğinde, New England'ın üç eyaletindeki değirmen işçilerinin %40'ını çocuklar oluşturuyordu. Aynı yıl, on beş yaşın altındaki çocuklar imalat sanayisi içerisinde iş gücünün %23'ünü ve pamuklu tekstil üretiminin %50'sini oluşturuyordu. Ve bu sayılar ancak İç Savaş'tan sonra artacaktı.
Hakikat o dur ki, eski kölelerin çocukları, ağır çıraklık düzenlemeleri yoluyla fiilen yeniden köleleştirildi. Bu esnada New York'ta ve diğer şehir merkezlerinde İtalyan padronlar göçmen çocukların sömürülmesini hızlandırırken onlara acımasızca davranıyordu. O zamanki Brahman zihniyetli, göçmen karşıtı New York Times bile bu durumdan rahatsız oldu: “Dünya Afrika kıyılarından adam çalmaktan vazgeçti, sadece İtalya'dan çocuk kaçırıyor.”
1890 ile 1910 yılları arasında, on ile on beş yaş arasındaki tüm çocukların yüzde 18'i, yani yaklaşık iki milyon genç, genellikle haftanın altı günü, günde on iki saat çalışıyordu. İşleri, sahili kaplıyordu - gözetim altında binlerce çocuk istiridye ayıklıyor ve karides topluyordu. Çocuklar aynı zamanda sokak kuryeleri ve habercilerdi. Ofislerde ve fabrikalarda, bankalarda ve genelevlerde çalıştılar. Özellikle tehlikeli ve sağlıksız işler olan kötü havalandırmalı kömür madenlerinde “kırıcı” ve “tuzakçı” olarak çalıştılar. 1900 yılında Güney'deki tekstil fabrikalarında çalışan yüz bin işçiden yirmi bini on iki yaşın altındaydı.
Şehirdeki yetimler Orta Batı'daki cam fabrikalarında çalıştırılmak üzere gönderildi. Binlerce çocuk evde kaldı ve ailelerinin atölye imalatçıları için kıyafet üretmesine yardım etti. Diğerleri ise havalandırması iyi olmayan kiralık evlerde çiçek topladı. Yedi yaşındaki bir çocuk şöyle diyordu: “Okulu evden daha çok seviyorum. Evi sevmiyorum. Çok fazla çiçek var.” Çiftlikte de durum daha az acımasız değildi; üç yaşından küçük çocuklar çilek ayıklıyordu...
Her Şey Ailede Başlar
Görüldüğü üzere, yirminci yüzyıla kadar sanayi kapitalizmi, daha ucuza çalıştırılabilen, daha az direnebilen ve daha sofistike teknolojiler ortaya çıkana kadar, o zamanlar mevcut olan nispeten basit makinelerle başa çıkmaya çok uygun olan çocukların sömürülmesine dayanıyordu. Bunun ötesinde, patron tarafından kullanılan otorite, ister aile içinde isterse Andrew Carnegie'nin çelik fabrikaları gibi o dönemin ezici çoğunluğu aileye ait yeni sanayi şirketlerinin en büyüklerinde olsun, dönemin ataerkil varsayımlarıyla uyumluydu. Ve böyle bir aile kapitalizmi, çocukları minyatür ücretli işçilere dönüştüren sapkın bir patron ve ast ittifakını doğurdu.
Bu arada, işçi sınıfı aileleri o kadar ağır bir şekilde sömürülüyordu ki, çocuklarının gelirine umutsuzca muhtaçtılar. Sonuç itibarıyla, yüzyılın başlarında Philadelphia'da çocukların emeği, yerli doğumlu, iki ebeveynli ailelerin hane gelirinin %28 ila %33'ünü oluşturuyordu. İrlandalı ve Alman göçmenler için bu rakamlar sırasıyla %46 ve %35 idi. O halde, işçi sınıfı ebeveynlerinin çocuk işçi yasası önerilerine sıklıkla karşı çıkması şaşırtıcı değildir. Karl Marx'ın belirttiği gibi, işçi artık kendi geçimini sağlayamıyordu, bu yüzden “şimdi karısını ve çocuğunu satıyor. Bir köle tüccarı haline geliyor.”2
Fakat yine de direniş yükselmeye başladı. Sosyolog ve magazinsel fotoğrafçı Lewis Hine, fabrikalarda ve maden ocaklarında köle gibi çalıştırılan çocukların yürek parçalayan fotoğraflarıyla ülkeyi ayağa kaldırdı. (Bu tür yerlere İncil satıcısı gibi davranarak girmiştir.) İşçi örgütlenmesinin militan savunucusu Jones Ana, 1903 yılında Philadelphia'da grevdeki kırk altı bin tekstil işçisi adına bir “çocuk haçlı seferi ”ne öncülük etmiştir. İki yüz çocuk işçi delegesi Başkan Theodore Roosevelt'in Oyster Bay, Long Island'daki konutuna protesto için geldi, ancak başkan çocuk işçiliğinin federal değil eyalet meselesi olduğunu iddia ederek sorumluluğu üstlenmedi.
Çocuklar ara sıra kaçmaya çalışıyordu. Bunun üzerine fabrika sahipleri fabrikalarının etrafını dikenli tellerle çevirmeye başladı ya da karanlık korkusu kaçmalarını engelleyebileceği için çocukları geceleri çalıştırmaya koyuldu. Manhattan'ın Greenwich Village bölgesinde 1911 yılında meydana gelen meşhur Triangle Shirtwaist Fabrikası yangınında ölen 146 kızdan bazıları - fabrikanın sahipleri kapıları kilitleyerek mahsur kalan işçileri üst kat pencerelerinden ölüme atlamaya zorlamıştı - on beş yaşındaydı. Bu trajedi, çocuk işçiliğine karşı büyüyen öfkeyi daha da arttırdı.
1904'te Ulusal Çocuk İşçi Komitesi kuruldu. Yıllarca, çocuk işçiliğinin yasaklanması ya da en azından dizginlenmesi için eyaletlerde lobi faaliyetleri yürütüldü. Ancak kazanılan zaferler, çıkarılan yasalar her zaman zayıf olduğundan, düzinelerce muafiyet içerdiğinden ve kötü uygulandığından, genellikle belirgin bir şekilde Pirus zaferinden başka bir şey elde edilemiyordu. Nihayet 1916'da çocuk işçiliğini her yerde yasaklayan federal bir yasa çıkarıldı. Ancak 1918 yılında Yüksek Mahkeme bu yasayı anayasaya aykırı ilan etti.
Aslında, ancak 1930'larda, Büyük Buhran'ın vurmasından sonra koşullar iyileşmeye başladı. Ekonomik yıkım göz önüne alındığında, ucuz çocuk işçiliğinin prim yapacağını varsayabilirsiniz. Ancak, durgun ekonomi sebebiyle iş hacminin küçülmesi sonucunda, yetişkinler - özellikle erkekler - öncelik kazandı ve bir zamanlar çocuklara bırakılan işleri yapmaya başladı. Aynı yıllarda endüstriyel işler, küçük çocuklar için çok zor olduğu kanıtlanan daha karmaşık makineler içermeye başladı. Bu arada, zorunlu eğitim yaşı giderek yükseliyor ve mevcut çocuk işçi havuzunu daha da sınırlıyordu.
Hepsinden önemlisi, dönemin havası değişmişti. 1930'ların isyancı işçi hareketi çocuk işçi fikrinden nefret ediyordu. Sendikalı fabrikalar ve tüm endüstriler, çocukları sömürmek isteyen kapitalistler için gidilmesi yasak bölgelerdi. Ve 1938'de, örgütlü emeğin desteğiyle, Başkan Franklin Roosevelt'in New Deal yönetimi, en azından teoride çocuk işçiliğine son veren Adil Çalışma Standartları Yasası'nı nihayet kabul etti (her ne kadar bu tür bir işgücünün yaygın olduğu tarım sektörünü muaf tutsa da). Dahası, Roosevelt'in Yeni Düzen'i ulusal havayı da değiştirdi. Ekonomik eşitlikçilik duygusu, işçi sınıfına duyulan yeni saygı ve şirket kastına karşı duyulan dipsiz şüphe, çocuk işçiliğinin özellikle itici görünmesine neden oldu. Buna ek olarak, Yeni Düzen, geçimlerini sağlamak için artık çocuklarının emeğine ihtiyaç duymayan milyonlarca çalışan insan için yükselen yaşam standartları da dahil olmak üzere uzun bir refah dönemi başlattı.
Geleceğe Dönüş
Bir zamanlar sürgün edildiği düşünülen bir vebanın yeniden yaşadığını keşfetmek daha da hayret verici. Amerikan kapitalizmi küresel bir sistemdir, neredeyse her yere uzanan ağlara sahiptir. Bugün dünya genelinde 152 milyon çocuğun çalıştığı tahmin ediliyor. Elbette bunların hepsi doğrudan ya da dolaylı olarak ABD firmaları tarafından istihdam edilmiyor. Ancak kapitalizmin hem burada hem de gezegenin başka yerlerinde bir kez daha ne kadar derin bir gericiliğe dönüştüğünün bir anımsatıcısı olmalılar.
Amerikan ekonomisinin gücü ve zenginliğiyle övünmek inanç sistemimizin ve elit retoriğimizin bir parçasıdır. Ancak, toplumsal gerilemenin temel bir ölçütü olan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ortalama yaşam süresi yıllardır durmaksızın düşmektedir. Sağlık hizmetleri sadece milyonlarca kişi için karşılanamaz olmakla kalmıyor, aynı zamanda en üst yüzde 1'lik kesime mensup değilseniz kalitesi de en iyi ihtimalle ikinci sınıf hale geldi. Benzer bir şekilde, ülkenin altyapısı da hem yaşı hem de onlarca yıllık ihmali nedeniyle uzun süredir düşüşte. Öyleyse Amerika Birleşik Devletleri'ni azgelişmişliğin sancılarını çeken “gelişmiş” bir ülke olarak düşünün ve bu bağlamda çocuk işçiliğinin geri dönüşü son derece semptomatiktir.
2008'deki mali çöküşün ardından gelen ‘Büyük Durgunluk'tan önce bile, özellikle de on yıllardır süren sanayisizleşme tsunamisi nedeniyle dibe vuran milyonlarca çalışan için yaşam standartları düşmekteydi. Resmi olarak 2011 yılına kadar süren bu durgunluk durumu daha da kötüleştirdi. İşgücü maliyetleri üzerinde daha fazla baskı yaratırken, işler giderek daha güvencesiz, sosyal haklardan daha yoksun ve sendikasız hale geldi. Bu koşullar altında neden bir başka ucuz işgücü kaynağı olan çocuklara yönelmeyelim?
Bu çocuklar arasında en savunmasız olanlar, genellikle Amerikan ekonomik sömürü ve tahakkümünün izlerini taşıyan başarısız ekonomilerden kaçan Küresel Güney'den gelen göçmenler. Eğer bu ülke şu anda bir sınır krizi yaşıyorsa - ki yaşıyor - bunun kökenleri sınırın bu tarafında yatıyor.
2020-22'deki COVID-19 salgını kısa süreli bir işgücü açığı yarattı ve bu da çocukları tekrar işe almak için bir bahane oldu (çocuk işçiliğinin geri dönüşü aslında hastalıktan önce olsa bile). Yirmi birinci yüzyılda bu tür çocuk işçileri sosyal patolojinin belirgin bir işareti olarak düşünün. Sonuç olarak, Amerika Birleşik Devletleri askeri gücünü durmaksızın sergilerken dünyanın bazı bölgelerine hala zorbalık yapıyor olabilir. Ancak kendi evinde hasta.
Fraser’in eserlerine şu listeden erişebilirsiniz: https://www.versobooks.com/en-gb/blogs/authors/fraser-steve
Marx bu tespitini Das Kapital’in birinci cildinde yapmıştır. ‘‘…işçi kendi emek gücünü satardı, şimdi karısını ve çocuğunu satıyor. İşçinin kendisi, köle tüccarına dönüştü.”