Kevin Batcho: "Hizbullah Bir Kuzey Cephesi Açacak Mı?"
Hamas'ın İsrail'i işgali, küresel bir 'İlkel Kavm'in 'Kolektif Batı'ya karşı ihtilalinin bir başka örneği mi?
Editörden;
Gündem sıcak. Filistin-İsrail gerginliği yine alev aldı ve fakat bu sefer daha önce benzerlerini görmediğimiz dehşetengiz bir manzara ile karşı karşıya olduğumuzu, çatışmanın ilk saatlerinde yaşananlar bize açıkça ortaya koyuyor.
Bu bağlamda,
’nun “Beyond The Waste Land” adlı blogunda yayınladığı makalesi hem son çatışmanın başlamasına ve hem de dinamiklerine dair dikkate değer bir çerçeve sunmakta. O sebeple çevirerek siz Gûngen okurları ile paylaşalım istedik.Batcho’nun yazıyı kaleme almasından sonra hızla yaşanan gelişmelerin vardığı nokta, durumun vehametini iyice gözler önüne seriyor.
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın açıklamaları, korkunçtu:
“Gazze Şeridi'nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kapalı olacak. Biz ‘insan hayvanlar’ ile savaşıyoruz ve buna göre hareket ediyoruz.”
Gallant’ın bu ‘insan hayvanlar - human animals’ tanımlaması, aşağıda okuyacağınız makalede Kevin Batcho’nun “İlkel Kavim” olarak çevirdiğim “Primal Horde”1 tabirinin üstünde niye durduğunu da anlatıyor.
Gallant’ın bu açıklamaları elbette dünya kamuoyunda büyük tepki uyandırdı. İşgal altında tuttuğun bir bölgedeki nüfusu “hayvan” yerine koymakla kalmayıp, yiyecek ve elektrikten mahrum bırakmak, açlığın bir savaş silahı olarak kullanılması gibi bir akıl dışılık, aleni bir toplu cezalandırma, imha, kırım hareketidir ve çok açık bir savaş suçudur.
Human Rights Watch - İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yoav Gallant'ın sözlerini alıntılayarak, “Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçu işlemeye yönelik bu çağrıyı dikkate almalıdır.” dedi.
Öte yandan; ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İsrail-Filistin çatışmasını ele almak için yaptıkları görüşmenin ardından, “Whitehouse” mahreçli ortak bildiri yayımladı.
Malum olacağı üzere, İsrail'e olan kararlı desteklerini vurgularken, “Hamas'ı ve korkunç terör eylemlerini kesin bir dille kınadıklarını” söylediler.
“Hepimiz Filistin halkının meşru isteklerinin farkındayız ve hem İsrailliler hem Filistinliler için eşit düzeyde adalet ve özgürlük adımlarını destekliyoruz. Ancak şüphesiz ki Hamas bu istekleri temsil etmiyor ve Filistin halkına daha fazla terör ve katliamdan başka bir şey sunmuyor.
Önümüzdeki günlerde, İsrail'in kendini savunabilmesini sağlamak ve nihayetinde barışçıl ve entegre bir Orta Doğu bölgesinin koşullarını oluşturmak için müttefikler ve İsrail'in ortak dostları olarak birlik ve koordinasyon içinde kalacağız.”
Diğer taraftan, Gazze’de patlak veren olaylar üzerine Moskova’da Arap Birliği temsilcileri ile durum değerlendirmesinde bulunan Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, toplantı sonrası yaptığı açıklamada “şiddet olaylarından derin endişe duyduklarını, ancak ABD'nin krize yaklaşımının da sorunlu” olduğunu söyledi:
“Washington'un tutumu sorgulanabilir çünkü onlar şunu söylüyor: her şeyi derhal durdurun, İsrail kazanmalı, teröristleri yok etmeli ve hepsi bu kadar.”
“Uzun süredir devam eden bu çatışmada pek çok gerilim yaşandı ve durumlar sakinleştikten sonra Ortadoğu'da istikrarı baltalayan ana nedeni ortadan kaldırmak için gerekli çabalar hiçbir zaman gösterilmedi” diyen Lavrov, Filistinlilerin bir ulus devlete sahip olmamasına atıfta bulunarak Rusya'nın fotoğrafı nasıl gördüğünün altını çizdi:
“BM Güvenlik Konseyi kararlarında belirtildiği gibi iki devletli bir çözüm istikrar için tek geçerli yol olarak görülmekte. Ancak ne İsrail ne de Washington bu konuda kararlı görünmüyor. Yaşayabilir bir Filistin devleti yaratmadan, sadece aşırıcılığı bastırmak barışı getiremez.”
Lavrov’un açıklamaları, aslında “1967 sınırları ve 2 devletli çözüm” önerisinde olaya yaklaşımın bir tezahürü. Kolektif Batı dışında dünya devletlerinin büyük çoğunluğu ile ABD’nin sürekli savaşlar siyasetine kurban edilmiş bölge devletleri de bu çözüme sürekli vurgu yapıyorlar.
İsrail’in içinde ise durum bir hayli karışık. Hamas işgalinin tek sorumlusu olarak Başbakan Benjamin Netanyahu’yu görenler ağırlıkta ve çok kızgınlar.
Simon Tisdall, “Savaşın ortasındaysak, Benjamin Netanyahu işleri daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramayan tek sorumludur. Derhal gitmeli” başlığını attı The Guardian’da yayınlanan makalesine.
“Benjamin Netanyahu neden hala İsrail'in başbakanı? İsrail-Filistin ayrışmasının her iki tarafındaki diğer tüm siyasi liderlerden daha fazla, bu korkunç felaketin öncesindeki gerginlik, ihtilaf ve öfkelerden sorumludur. İsrailliler ve Filistinliler feci bir şekilde yeniden savaş halindeler. Oysa Netanyahu'nun ilk görevi böyle bir olasılığı önlemekti. Bu konuda fena halde başarısız oldu ve başarısızlığının ölçüsü de eşi benzeri görülmemiş sayıda sivilin ölmüş olmasıdır. Güvenlik sözü verdi. Bir gözyaşı denizi yarattı. Eğer birazcık dürüstlüğü, birazcık utanması kaldıysa, kaçınılmaz soruşturmayı beklememelidir. Derhal istifa etmelidir.”
Hem içeriden hem dışarıdan vaziyete bakıldığında çok zor günler bekliyor Netanyahu ve İsrail yönetimini. Gûngen olarak gelişmeleri takip etmeye ve dünyanın nabzını size aktarmaya devam edeceğiz.
Hizbullah Bir Kuzey Cephesi Açacak Mı?
Orijinal Adı; “Will Hezbollah Open a Northern Front?”
Kevin Batcho, 7 Ekim 2023, Beyond the Waste Land
Hamas güneyden İsrail'e sürpriz bir saldırı başlattı. Hizbullah ise, İsrail'in kuzeyindeki Lübnan'da bulunan çok daha dişli bir savaş gücüdür ve İsrail'e büyük zararlar verebilir.
Filistinli direniş grubu Hamas, sakin bir Şabat sabahını bölerek 7 Ekim'de İsrail'e sürpriz bir saldırı başlattı. El Aksa Tufanı Operasyonu adını verdikleri saldırı, Batı'da Yom Kippur Savaşı, Araplar arasında ise Ramazan Savaşı olarak bilinen 1973 Arap İsrail işgalinin 50. yıldönümüne denk geliyor.
Filistinli savaşçılar kara saldırısını başlatmadan önce Gazze Şeridi'nden 5000 roket fırlattıklarını iddia ediyor (İsrail bu rakamın sadece 2000 olduğunda ısrarcı). Hamas militanları Erez kontrol noktasını ele geçirdi ve en az iki İsrail şehrine girdi: Sderot (kontrol noktasından 3 kilometre uzaklıkta) ve Aşkelon (7 kilometre uzaklıkta). Bu iki şehrin fiilen ele geçirildiğine ve kontrol altına alındığına dair haberler henüz erken ve doğrulanma ihtimali düşük. Filistinliler Gazze yakınlarındaki askeri üsleri çok sayıda İsrail askerleriyle birlikte ele geçirdi. Filistinli militanlar kurtarılmış bölge olarak gördükleri yerlerde ev ev arama yapmakta. İsrail polisi toplamda 14 bölgeye sızma olduğunu bildirdi ve bu yazı yazıldığı sırada hiçbiri geri alınabilmiş değildi.
Bunun üzerine İsrail olağanüstü hal ilan etti ve yedek askerler seferber edildi. İsrail Ordusu (IDF) Demir Kılıç Operasyonu adını verdiği bir operasyon başlattı ve Gazze Şeridi'ni bombalamaya başladı. Başbakan Benjamin Netanyahu "savaş hali" ilan etti. Geçtiğimiz yıl boyunca İsrail, tartışmalı yargı reformları nedeniyle bir iç savaşın eşiğine gelmişti. Dış düşmandan gelen bir saldırı ülkeyi birleştirmeye hizmet edebilir ya da Yahudi Devleti içinde zaten keskin olan bölünmeleri daha da derinleştirebilir. Terk edilmiş birkaç Merkava tankıyla birlikte bir İsrail askeri üssünün ele geçirildiğini gösteren videolar İsrail'i şok edecektir.
Bu arada Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin bir İsrail polis karakolunu yaktığı bildirildi. İsrail, IDF Generali Nimrod Eloni'nin yakalandığını ve Gazze'ye götürüldüğünü doğruladı. Diğer İsrailli savaş esirlerinin yakalandığına dair çok sayıda video var. Muhtemelen ölmüş olan bir kadın İsrail askeri iç çamaşırlarına kadar soyulmuş ve Filistinli militanlar tarafından bir kamyonetin arkasında teşhir ediliyor. Bir İsrailli kadın askerin Gazze'deki bir savaş esiri kampına götürülürken çekilmiş görüntülerini izliyoruz bir başka videoda.
Tıpkı 1973'te olduğu gibi, çok daha küçük ölçekte olsa da, Arapların İsrail'e saldırısı tam bir sürpriz oldu. İlk raporlar İsrail'in Demir Kubbe füzesavar sisteminin yetersiz kaldığını ve arızalandığını, Hamas'ın ilkel el yapımı roketlerinin pek çoğunun İsrail'deki hedefleri vurmasını engelleyemediğini gösteriyor; ancak videolarda roketlerin çoğunlukla park halindeki arabalara isabet ettiğini görüyoruz. İsrail'in en büyük ikinci elektrik santrali olan Rutenberg Elektrik Santrali ise roketler tarafından vuruldu ve hasar gördü. Hamas, bir İsrail tankının ve birkaç askerin ele geçirildiği saldırının ilk anlarını gösteren bir film yayınladı. Daha sonra Hamas, İsrail'in Yahudi Devleti ile Gazze Şeridi arasına ördüğü sınır duvarını yıkmak üzere buldozerler konuşlandırdı.
Jeopolitik Etki
İsrail'in bu sürpriz işgali, ABD'nin başarısız Ukrayna macerasını Avrupa'ya devretmeye çalıştığı Ukraynalılaşma döneminde gerçekleşmesi hasebiyle, Ukrayna'ya daha fazla silah sevkiyatı yapılmasına ilişkin tartışmaları şüphesiz etkileyecektir. Ukrayna'ya bağışlanan silahlar genellikle küresel karaborsada yeniden satılıyordu. Hamas'ın Ukrayna'daki yolsuzluklar sayesinde uluslararası silah piyasalarından silah temin edebildiğine dair kanıtların ortaya çıkması, Ukrayna yanlısı söylem için yıkıcı olacaktır.
İşgalcilere karşı özgürlük savaşçılarının partizan ahlak oyunları tüm taraflar için rahatsız edici bir şekilde tersine dönecektir. Rusya'nın Ukrayna'nın bazı bölgelerini işgal ettiği söylenirken, İsrail de aynı şekilde Filistin'in işgalcisi olarak etiketlenmektedir. Rusya Ukrayna'ya karşı acımasız ve kışkırtılmamış bir savaş başlattıysa, İsrail'in 1947'de Filistin'e karşı acımasız bir fetih savaşı başlattığı ve o zamandan beri topraklarını işgal ettiği de aynı şekilde iddia edilebilir. Azov Tugayı ile Hamas'ı aynı kefeye koyan çok az yorumcu olacaktır: her ikisini de özgürlük savaşçısı ya da her ikisini de aşırılık yanlısı teröristler olarak gören.
ABD son zamanlarda Suudi Arabistan'ı İsrail ile bir barış anlaşması yapmaya zorluyor. Hem de İsrail'in en büyük düşmanı olan Suudi Arabistan ve İran'ın diplomatik ilişkilerini yeniden kurmuş ve aynı BRICS-11 ekonomik düzeninde yer alıyor olmalarına rağmen. Suudiler, ABD'li yetkilileri hayal kırıklığına uğratacağı kesin olan bir açıklama yayınlayarak Filistin'deki şiddet olaylarından "işgal güçlerini" sorumlu tuttu:
“Suudi Arabistan Krallığı, bir dizi Filistinli grup ile İsrail işgal güçleri arasında yaşanan ve birçok cephede yüksek düzeyde şiddet olaylarının yaşanmasına neden olan gelişmeleri yakından takip etmektedir.
Krallık, iki taraf arasındaki gerginliğin derhal durdurulması, sivillerin korunması ve itidal çağrısında bulunur.
Krallık, işgalin devam etmesi, Filistin halkının meşru haklarından mahrum bırakılması ve kutsallarına yönelik sistematik provokasyonların tekrarlanması sonucunda durumun patlaması tehlikesine ilişkin tekrarlanan uyarılarını hatırlatır.
Krallık, uluslararası topluma sorumluluklarını üstlenmesi ve bölgede güvenlik ve barışı sağlayacak ve sivilleri koruyacak şekilde iki devletli bir çözüme götürecek inandırıcı bir barış sürecini harekete geçirmesi yönündeki çağrılarını yineler.”
Her zaman trol rolü oynamaktan hoşlanan Rusya, Gazze'de derhal ateşkes çağrısında bulunarak Suudi açıklamasını yineledi.
Ancak en önemli baş aktör Hizbullah'tır. Lübnan merkezli Hizbullah, İsrail'in 1982'de Lübnan'ı işgal ve istila etmesine tepki olarak kuruldu. Yaklaşık yirmi yıl süren bir isyanın ardından Hizbullah 2000 yılında İsrail'i Lübnan'dan çekilmeye zorladı. İran tarafından silahlandırılan Hizbullah, İsrail'e ağır hasar verebilecek kapasitede füze ve insansız hava araçlarından oluşan çok ama çok ciddi bir cephaneliğe sahip. 2006 yılındaki savaşta İsrail askerlerini durdurana kadar savaştılar. Hizbullah, Hamas'ın İsrail'i işgaline yanıt olarak aşağıdaki açıklamayı yayınladı:
“Hizbullah, Filistin halkını, direniş savaşçılarını ve kahraman Filistinli grupları, özellikle de El-Kassam Tugayları ve İslami Direniş Hareketi Hamas'taki sevgili kardeşlerimizi, nihai ve kapsamlı zafer vaat eden geniş çaplı ve ilahi destekli kahramanca operasyondan dolayı tebrik eder.
Bu muzaffer operasyon, devam eden işgal suçlarına ve kutsallara, haysiyete ve onura yönelik sürekli tecavüzlere karşı kararlı bir yanıttır. Filistin halkının iradesinin ve direnişin kararlılığının saldırganlığa ve işgale karşı tek seçenek olduğunu bir kez daha teyit etmekte ve Arap ve İslam dünyasının yanı sıra uluslararası topluma, özellikle de bu düşmanla normalleşme arayışında olanlara, Filistin davasının zafere ve kurtuluşa kadar ölmeyecek canlı bir dava olduğu mesajını vermektedir.
Arap ve İslam milletlerine ve dünyanın özgür insanlarına, Filistin halkına ve sahadaki birliklerini kanla, sözle ve eylemle teyit eden direniş hareketlerine desteklerini ilan etmeleri çağrısında bulunuyoruz.
Lübnan'daki İslami Direniş liderliği Filistin'de cereyan eden önemli gelişmeleri yakından takip etmekte ve sahadaki koşulları büyük bir dikkatle izlemektedir. Filistin içindeki ve dışındaki Filistin direniş liderliği ile doğrudan temas halinde olaylara ve operasyonların gidişatına ilişkin sürekli değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Bu nedenle düşman Siyonist hükümeti, Filistin direnişinin sahada ve savaş alanlarında verdiği önemli dersleri almaya çağırıyoruz.”
Bu açıklamada Hizbullah'ın yakın zamanda bir müdahalede bulunacağına dair bir ipucu yok ancak zaman onların yanında. Mısır'dan gelen doğrulanmamış haberler, İsrail'in Gazze'yi işgal etmesi halinde Hizbullah'ın Filistin'e "destek" vereceğini iddia ediyor. İsrail'i yenmenin anahtarı, onları yedek güçlerini harekete geçirmeye zorlamaktır. Bu kadar küçük bir ülkede bu kadar çok kişiyi seferber etmenin yol açacağı ekonomik zarar çok büyük olacaktır. 1967'de Arap orduları İsrail'in sınırlarında kamp kurmak suretiyle İsrail'i nüfusunu savaş için seferber etmeye zorladı. Sonunda İsrail saldırıya geçti ve pasif Arap ordularını kolayca yendi.

1973 Yom Kippur savaşı 1967'dekinden çok daha farklı bir hikayeydi. Richard P. Hallion, "Storm Over Iraq: Air Power and the Gulf War (1992)" Irak Üzerinde Fırtına: Hava Gücü ve Körfez Savaşı adlı kitabında bunun İsrail için ne kadar kritik bir savaş olduğunu anlatır:
“Ekim 1973'te İsrail ve Arap ülkeleri, İsraillilerin Yom Kippur Savaşı, Arap ülkelerinin ise Ramazan Savaşı olarak adlandırdıkları beşinci Orta Doğu savaşına tutuştular. Bu savaş öncekilerden oldukça farklı bir şekilde gelişti. Mısır ve Suriye (dikkatli planlama, hazırlık, yanıltma ve eğitimden yararlanarak) İsrail'i şaşırttı, övünülen "Bar Lev hattını" aştı, İsrail zırhlı kuvvetlerinin birbirini izleyen saldırılarını tanksavar füzeleri kullanarak bozguna uğrattı ve karadan havaya füzeler ve uçaksavar toplarının yaratıcı kullanımıyla Golan Tepeleri üzerindeki gökyüzüne öylesine hakim oldular ki İsrail hava kuvvetlerine en azından kısa bir süre için "uçuş yasağı" uyguladılar. Bu son nokta -İsrail hava kuvvetlerinin geçici olarak etkisiz hale getirilmesi- sadece İsrail'i değil, tüm dünyadaki hava kuvvetlerini şok etti. On dokuz gün süren yoğun ve sert çatışmaların ardından ateşkes yürürlüğe girdi; zamanla İsrail'in askeri üstünlüğü yeniden kendini gösterdi ama Wellington'un Waterloo için söylediği gibi, "hayatınızda görebileceğiniz en yakın koşu" olmuştu.
⑊ ┉ ⑊
Mısır kuvvetleri RPG'ler ve AT-3 tanksavar füzeleri kullanarak İsrail zırhlı birliklerini imha etti; İsrail bir günden kısa bir süre içinde sahadaki 190 tankından 180'ini, toplamda Sina'daki tank kuvvetlerinin yüzde 62'sini kaybetti. TOW'lar da Mısır zırhlılarına karşı aynı sonuçları elde etti. Genel olarak yıpranma arttı. İsrail yaklaşık 420 tank kaybederken (toplam zırhlı gücünün yüzde 25'i ve ABD'nin üç yıllık tank üretimine eşdeğer), Mısır ve Suriye yaklaşık 1.270 tank kaybetti (envanterlerinin yaklaşık yüzde 36'sı, on bir haftalık Sovyet tank üretimine eşdeğer). Tanklar birbirleriyle çatışmaya girdiklerinde, nişan sistemlerinin artan hassasiyeti ve mermilerinin ölümcüllüğü neredeyse "tek atış, tek ölü" şeklinde sonuçlara yol açtı.”
Hamas'ın İsrail'i işgali, küresel bir ‘İlkel Kavm’in Kolektif Batı'ya karşı ihtilalinin bir başka örneği mi? Henüz değil. Ancak böyle bir mücadeleye dönüşebilir ve Küresel Savaş 6'yı daha da körükleyebilir. Şimdiye kadar bu daha çok bir ayaklanma, Vietnam'daki minik Tet Saldırısı'na benzer bir şeydi, ancak 1973'teki gibi tam ölçekli bir konvansiyonel savaş değildi. Hamas'ın hedefi İsrail'in Gazze'ye yönelik geniş çaplı bir işgalini tetiklemek olacaktır ki bu da dünyanın büyük bir kısmını Filistin'in arkasında ve ABD'ye karşı harekete geçirecektir.
Zaman ‘İlkel Kavm’in yanında. Hamas militanlarının İsrailli askerleri ve belki de sivilleri Gazze Şeridi'ne götürmek üzere esir aldıklarına dair videolar var. Amaç onları İsrail hava saldırılarına karşı canlı kalkan olarak kullanmak. İsrail'in Gazze'de yapacağı herhangi bir misilleme, Hizbullah'ın yıkıcı bir saldırısı da dahil olmak üzere İsrail'e karşı daha fazla saldırıya neden olabilir. Bugün Arap dünyasının büyük bir kısmı büyük şehirlerinin sokaklarında Filistinlilerin Ekim saldırısını desteklemek için yürüyor.
İsrail'in Demir Kubbe sisteminin çökmesi nedeniyle, ABD ve Avrupa'dan İsrail'e acilen alternatif hava savunma kabiliyeti desteği vermeleri istenecektir. Elbette kapasitenin büyük bir kısmı Ukrayna'da kaybedilmiş durumda. Göreceğimiz şey, ‘İlkel Kavm’in, Ukrayna'yı desteklemekten cephanelikleri neredeyse boşalmış olan Kolektif Batı'ya karşı yürüttüğü yıpratma savaşının daha da genişlemesi olabilir. ABD önümüzdeki günlerde İsrail'de çok meşgul olacağından, Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye, Çin'in de Tayvan'a karşı savaş tehditleri savurmaya başlamasının zamanı gelmiş olabilir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, Ukrayna'nın sınırlarının finanse edilmesi çağrılarına ABD sınırlarının savunulması için para harcanmasını talep ederek direnen muhalif Cumhuriyetçilerin, İsrail'in sınır duvarlarının savunulması, yeniden inşası ve güçlendirilmesi için ABD'nin finanse edilmesi çağrıları yapıldığında bu tutumlarını sürdürüp sürdürmeyeceklerini görmek ilginç olacak.
🌍
🗞️ Kevin Batcho’nun ‘Beyond the Waste Land’ bloğunda “Will Hezbollah Open a Northern Front?” başlığı ile 7 Ekim 2023 tarihinde yayınlanan makalesinden çevirilmiştir.
horde | hôrd | kelimesi esas itibariyle aşağılayıcı bir tarzda büyük bir grup insanı tarif etmekte kullanılır.
Sözcüğün bir diğer manası da, göçebe savaşçılardan oluşan bir ordu ya da kabile demektir.
KÖKEN olarak; 16. yüzyılın ortalarına adreslenen kelime, aslen Tatar veya diğer göçebelerin bir kabilesini veya birliğini ifade etmekte idi. Türkçe “ordu” olarak söylenmesinden mütevellit, İngilizce’de “horda” kelimesine dönüşmüştür.