Peter Feaver: Trump Dünyayı Nasıl Değiştirecek?
İkinci Dönem Dış Politikanın Ana Hatları ve Olası Sonuçları
Orijinal Adı; “How Trump Will Change the World; The Contours and Consequences of a Second-Term Foreign Policy’’ ⑊ Peter Feaver ⑊ 6 Kasım 2024, Foreign Affairs
Gri bir gergedan -öngörülebilir ve uzun zamandır beklenen ama gerçekleştiğinde hala şok edici olan bir düzensizlik- Amerikan dış politikasına çarptı: Donald Trump ikinci kez Amerika Birleşik Devletleri Başkanı seçildi. Anketlerin başa baş geçeceğini öngörmesine rağmen, nihai sonuçlar oldukça belirleyici oldu ve yeni düzenin tam olarak nasıl şekilleneceğini bilmesek de, Trump'ın bu düzenin başında olacağını biliyoruz.
Trump'ın 2016'daki zaferi çok daha büyük bir sürpriz olmuştu ve seçim gününden sonraki haftalarda yapılan tartışmaların çoğu, Trump'ın nasıl yöneteceği ve ABD'nin dünyadaki rolünü ne kadar dramatik bir şekilde değiştirmeye çalışacağı soruları etrafında dönüyordu. Trump'ın öngörülemezliği, dengesiz tarzı ve tutarlı olmayan düşünceleri nedeniyle, aynı soruların bazıları bugün de açık kalmaya devam ediyor. Ancak Trump'ın liderliğini dört yıl boyunca izledikten, görevde geçirdiği süreyi dört yıl daha analiz ettikten ve Beyaz Saray için yürüttüğü üçüncü kampanyaya bir yıl boyunca tanıklık ettikten sonra artık çok daha fazla bilgiye sahibiz.
Bu verilerle Trump'ın ikinci döneminde neler yapmaya çalışacağına dair bazı tahminlerde bulunmak mümkün. Bilinmeyen ise dünyanın geri kalanının nasıl tepki vereceği ve nihai sonucun ne olacağıdır.
İki ana husus nettir. Birincisi, Trump'ın ilk döneminde olduğu gibi (ve tüm başkanlık yönetimlerinde olduğu gibi), politikayı kadrolar şekillendirecek ve çeşitli gruplar nüfuz için yarışacak - bazıları idari anlamda devleti ve Amerikan dış politikasını dönüştürme konusunda radikal fikirlere sahipken, diğerleri daha geleneksel görüşlere sahipler. Ancak bu kez, daha aşırı gruplar üstünlüğü ele geçirecek ve daha ılımlı sesleri bastırmak, “derin devlet” olarak gördükleri sivil ve askeri profesyonellerin saflarını boşaltmak ve belki de Trump'ın muhaliflerinin ve eleştirmenlerinin peşine düşmek için hükümetin yetkilerini kullanmak için kendi avantajlarını kullanacaklar.
İkincisi, Trump'ın dış politikaya yaklaşımının özü -yalın transaksiyonalizm1 - değişmedi. Ancak kendine özgü anlaşma yapma biçimini uygulamaya çalışacağı bağlam dramatik bir şekilde değişti:
Bugün dünya Trump’ın ilk döneminde olduğundan çok daha tehlikeli bir yer.
Trump'ın kampanya söylemi dünyayı kıyamet terimleriyle resmetti, kendisini ve ekibini tehlikenin farkında olan sert realistler olarak tasvir etti. Ancak sundukları şey gerçekçilikten ziyade büyülü gerçekçilikti: ABD'nin karşı karşıya olduğu tehditlere ilişkin gerçek bir anlayışı yansıtmayan bir dizi hayali övünme ve sığ söylem.
Trump'ın bu karmaşık ortamda Amerikan çıkarlarını gerçekten koruyup koruyamayacağı, kendisinin ve ekibinin, seçmenlerin yarısından biraz fazlasını ikna eden kampanya karikatürünü ne kadar çabuk bir kenara bırakıp bunun yerine dünyayla gerçekte olduğu gibi yüzleşeceğine bağlı olacaktır.
Kadro Siyaseti
Trump'ın önündeki ilk görev resmi geçiş süreci- görev devir teslimi-olacak.
En iyi koşullarda bile bürokratik açıdan yürütülmesi zor bir manevra olan bu sürecin bu kez sorunsuz geçeceği şüpheli. Trump bu süreci küçümsediğini daha şimdiden belli etti ve katı etik kısıtlamalara tabi olmamak için, beklemekte olan bir hükümetin ilk gün hazır olması için gereken bilgileri toplamasını sağlayan altyapıyı sağlayan Genel Hizmetler İdaresi ile işbirliği yapmayı şimdiye kadar reddetti.
Geleneksel bir geçiş sürecinin olmaması yeni yönetimi o kadar da yavaşlatmayabilir, zira zaten işin çoğunu Heritage Foundation'ın kötü şöhretli Project 2025'ine ve America First Policy Institute'un daha az bilinen geçiş projesine yaptırdı.
MAGA'nın gerçek inananları tarafından bu projelerde yapılan çalışmalar, eski Kongre Üyesi Tulsi Gabbard ve Robert F. Kennedy, Jr. tarafından eş başkanlığı yapılan sözde geçiş çabası kapsamında geliştirilen her şeyden çok daha önemli ve yeni Trump yönetiminin ne yapacağının daha fazla göstergesidir.
Trump ekibi FBI özgeçmiş kontrollerinden vaz geçme ve bunun yerine başkanın güvenlik izinlerini yalnızca kampanya içi incelemeye dayanarak vermesini sağlama planlarını gerçekleştirirse, geçiş daha da az önemli olacak ve Trump'ın tercih ettiği personel seçimlerinin dolaplarındaki herhangi bir iskelet2 tarafından engellenmesini önleyecektir.
Böylesi radikal bir adım ancak Trump göreve başladıktan sonra büyük olasılıkla yasal olacaktır. Bu süreçte, giden Biden yönetiminin gelen Trump ekibiyle geleneksel şekilde koordine olma imkanı sınırlı olacaktır çünkü Trump'ın çalışanlarının izinleri olmayacaktır.
Eğer Trump şu anda yakın çevresine hakim olan bazı uç karakterleri üst düzey pozisyonlara getirmeye karar verirse bu daha da önemli hale gelecektir. Trump kampanya sırasında ortaya attığı en çılgın fikirleri hayata geçirmese bile - örneğin emekli futbol yıldızı ve başarısız 2022 Senato adayı Herschel Walker füze savunmasından sorumlu olmayacaktır - emekli general Michael Flynn ya da Steve Bannon gibi yasalarla başları derde girdiğinde normalde ulusal güvenlik devletinde görev almaları engellenecek kişileri ulusal güvenlik görevlerine getirebilir.
Her iki durumda da, daha az radikal figürlerin Trump'ı ilk döneminde uygulamaktan vazgeçirmeyi başardığı planların çoğunu uygulamaya kararlı bir ekiple gelecektir. Örneğin, 2020 seçimlerini kaybettikten sonra Trump, başkomutanlığının son haftalarında Afganistan'dan aceleyle çekilmeyi dayatmak istedi: Joe Biden'ın bir buçuk yıl sonra onayladığı aynı türden feci bir geri çekilmenin aynısı olacaktı. Ancak kalan ulusal güvenlik ekibinden bazıları bu manevranın risklerine işaret edince Trump yumuşamış, kararında diretmemişti.
Trump'ın ilk döneminde ulusal güvenlik alanında yaptığı siyasi atamalar üç kategoriden birine dahil edilebilir.
Bunlardan ilki ve belki de en büyüğü, Trump dünyasında işgal ettikleri pozisyonların muhtemelen birkaç seviye altında olsalar da, normal bir Cumhuriyetçi yönetimde pozisyon alabilecek gerçek uzmanlığa sahip kişilerden meydana gelmişti. Başkan'ın gündemini kaosun ortasında ellerinden geldiğince uygulamaya çalıştılar ve gerçekleşen iyi şeylerin çoğu onlara kredilenebilir: örneğin, eski Başkan Barack Obama'nın söylemsel “Asya'ya dönüşünü” Hint-Pasifik bölgesinde anlamlı stratejik ortaklıklarla gerçeğe dönüştürme çabası çoğunlukla Trump'ın radarının altında gerçekleşti ve benzer düşünen stratejistler tarafından ilerletilen Biden yönetiminde yine benzer yollardan devam etti.
Daha küçük ama çok daha etkili bir grup ise ulusal güvenlik politikasının nereye gitmesi gerektiği konusunda sabit fikirleri olan ve alternatif politikanın nasıl zayıflık sinyali vereceğini vurgulayarak Trump'ın aşırı işlemciliğine rağmen bu sonuçları tasarlayabileceklerine inanan kıdemli üst düzey yetkililerden oluşuyordu.
Daha küçük ama çok daha etkili bir grup ise ulusal güvenlik politikasının nereye gitmesi gerektiği konusunda sabit fikirleri olan ve alternatif politikanın nasıl zayıflık sinyali vereceğini vurgulayarak Trump'ın aşırı işlemciliğine rağmen bu sonuçları tasarlayabileceklerine inanan kıdemli üst düzey yetkililerden oluşuyordu.
Örnekler arasında Trump'ın sırasıyla ikinci ve üçüncü ulusal güvenlik danışmanları olarak görev yapan H. R. McMaster ve John Bolton yer almaktadır.
Anılarında, gerçek politika başarıları olarak gördükleri şeylere işaret ediyorlar: McMaster Trump'ın 2017'de Afganistan'a ABD askerlerinin gönderilmesini kabul etmesini, Bolton ise 2018'de İran nükleer anlaşmasından çekilmesini sağladı. Ancak McMaster, Bolton ve bu yaklaşımı benimseyen diğer tüm üst düzey isimler, Trump'ın her zaman bir yolunu bulup koşum takımından kurtulacağını ve aksi takdirde elde edebileceklerini düşündükleri her türlü politika başarısını baltalayacağını fark ettikten sonra yönetimden ayrıldılar.
Biden'ın 2021'deki yemin törenine kadar istifa etmeden kalmayı başaranlardan bazıları bile, kamuoyu önünde ne söylediklerine bakılmaksızın, Trump'ın pervasız ve ulusal güvenlik dehasından başka bir şey olmadığı resmini doğrulayan, bana özel olarak son derece samimi değerlendirmeler sundular.
Üçüncü kategori, Trump'ın kaprislerini herhangi bir açıklama yapmadan ya da sonuçlarını dikkate almadan yerine getirmeye çalışan küçük ama etkili bir MAGA inananları ve kaos ajanları grubuydu.
Bunlar sadakat konusunda dar bir bakış açısına sahipti ve patronun istediği her şeyi alması ve gerçekleri tam olarak öğrendiğinde fikrini değiştirmemesi için bu hamlelerin istenmeyen sonuçlarını duymaması gerektiğine inanıyorlardı. Örneğin, ilk dönemin son günlerinde Afganistan'dan ve diğer NATO taahhütlerinden geri çekilmeye yönelik riskli girişimler, daha kıdemli liderler gittikten sonra görevde bırakılan ve Trump'ın direktiflerinin gerçekte ne getireceği konusunda tam olarak bilgilendirilmesini engellemeye çalışan kıdemsiz çalışanlar tarafından tasarlandı.
Gelecek Trump yönetiminde, hayatta bir kez karşılaşılabilecek bir kariyer fırsatı arayan ve bir şekilde Trump'la ters düşmeleri halinde başlarına gelebilecek kendi kendilerini imha etme riskini göze alan geleneksel Cumhuriyetçiler de olacaktır.
Kimse onların hizmetlerini küçümsememeli çünkü onlar olmadan Trump olabileceği en iyi başkan olamayacaktır. İzlenecek doğru stratejiyi bildiklerini düşünen ve Trump'ı doğru olduğunu düşündükleri şeyi yapmaya yönlendirebileceklerine inanan ideologlar hala olacaktır. Örneğin, ABD'nin Çin'e karşı caydırıcılığını artırırken Ukrayna'yı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e terk etmek gibi, akademik bir seminerde ya da bir gazete köşe yazısında akıllıca görünebilecek ancak muhtemelen gerçek hayatta hiç işe yaramayacak bir yaklaşım.
Heritage Foundation ve America First Institute sayesinde, 80 yıldır Amerikan çıkarlarını koruyan mevcut ulusal güvenlik politikası oluşturma sistemini yok etmenin Trump 2.0'ın bir hatası değil, bir özelliği olacağı pek çok kaos ajanı olacaktır. Aradaki fark, bu kez üçüncü grubun geçen seferkinden daha büyük ve daha etkili olacak olmasıdır.
Bu durum, mevcut ulusal güvenlik politikası oluşturma sisteminin koruyucuları olan üniformalı askerler ve herhangi bir başkanın gündemini denetlemekle görevli insanların büyük çoğunluğunu oluşturan kamu hizmeti için ciddi bir zorluk teşkil etmektedir.
Trump ve ekibi sadakati her şeyin üstünde tuttuklarını açıkça ortaya koydular. Ve en basit sadakat testine sahip olabilirler: Yetkili konumdaki herhangi bir kişiye 2020 seçimlerinin çalınıp çalınmadığını ya da 6 Ocak'ta ABD Kongre Binası'na yapılan saldırının bir ayaklanma eylemi olup olmadığını sorun. Trump'ın aday adayı JD Vance'in de gösterdiği gibi, bu soruları yanıtlamanın Trump'ın kabul edeceği tek bir yolu var: Böyle bir turnusol testi, Trump'ın sadece “takımda” olduğuna inandığı kişileri terfi ettirerek ordunun ve istihbarat servislerinin üst kademelerini siyasileştirmesine olanak sağlayabilir.
Trump ekibi, binlerce profesyonel devlet memurunu başkanın keyfine göre görev yapan siyasi atamalar olarak yeniden sınıflandırma planını sürdürmediği ve böylece siyasi nedenlerle görevden alınmalarını nispeten kolaylaştırmadığı sürece, kamu hizmeti üyeleri daha fazla iş güvencesine ve siyasi baskıdan izolasyona sahip olacaktır.
Ordu ve kamu görevlilerinin böyle bir tasfiyeyi haklı çıkarmak bir yana, tetikleyecek herhangi bir provokatif eylemde bulunmaları bile olası değildir. Kendilerinin “sadık muhalefet” olmadıklarının farkındadırlar - bu rol Kongre'deki azınlık partisine ve medya ile politika yorumcularındaki gözlemcilere ayrılmıştır. Ulusal güvenlik devletindeki profesyoneller, hizmet yeminleri ve meslek etiklerine uygun olarak, Trump'a ellerinden geldiğince yardımcı olmak için kendilerini hazırlayacaklardır.
Ancak Trump, tasfiye tehdidini havada asılı bırakarak aradığı işbirliğini ya da teslimiyeti elde edebileceğine karar verebilir ve bunda da haklı olacaktır. En azından, Voltaire'in bazı Fransız generalleri ortadan kaldırarak diğerlerinin yüreğine korku salma tavsiyesinin bir yankısı olarak bazı üst düzey isimleri kovması muhtemeldir.
Asıl soru, üst düzey kariyer memurlarının sivil-asker ilişkilerinin en iyi uygulamalarını takip edip etmeyecekleri ve Trump'a ve üst düzey siyasi atamalarına, bu tavsiyeler istenmediğinde bile samimi tavsiyelerini verip vermeyecekleridir. Eğer bunu yaparlarsa, Trump'ın olabileceği en iyi başkomutan olmasına yardımcı olabilirler. Bunu yapmazlarsa, tasfiye edilmeleri ya da yerlerinde kalmaları önemli olmayabilir çünkü her iki durumda da etkili olamayacaklardır.
Müttefikler ve Düşmanlar
Amerikalı seçmenler seçimlerini yaptılar ve Washington'daki hükümet makinesi artık öyle ya da böyle Trump'a uyum sağlayacak. Peki ya dünyanın geri kalanı?
ABD'nin müttefiklerinin çoğu Trump'ın zaferine dehşetle bakıyor ve bunun Amerika'nın geleneksel küresel liderliğinin tabutuna kesin bir çivi çakmak olacağına inanıyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Amerikan dış politikasında eleştirilecek çok şey vardı ve ABD'nin müttefikleri şikayetlerini dile getirmekten asla yorulmadılar. Ancak savaş sonrası dönemin kendileri için, Washington'un sorumluluklarından kaçtığı ve bunun sonucunda milyonlarca insanın bedel ödediği önceki dönemden çok daha iyi olduğunu da anladılar.
Amerikan seçmeni Trump'ı ilk kez seçtiğinde, ABD müttefikleri çeşitli korunma stratejileriyle tepki gösterdi. Fakat bu kez, kendi iç sorunları ve Putin ile Çin lideri Xi Jinping'in yarattığı tehditler nedeniyle çok daha zayıf bir konumdalar. ABD'nin müttefikleri Trump'ı pohpohlamaya ve yatıştırmaya çalışacak ve yasalarının izin verdiği ölçüde, Trump 1.0 döneminde olumlu şartlar elde etmenin en iyi yolu olduğu kanıtlanan cilveler ve imtiyazlar sunacaklardır.
Trump'ın tüccar zihniyetli ve kısa vadeli yaklaşımı muhtemelen müttefikler arasında bir ayna görüntüsü yaratacak, onlar da alabileceklerini almaya çalışacak ve karşılığında bir şey vermekten kaçınacaklardır - en iyi ihtimalle sahte bir işbirliği üreten ve en kötü ihtimalle sorunların daha da büyümesine neden olan bir diplomasi yöntemi beklemeliyiz.
Buna karşın, ABD'nin hasımları açısından Trump'ın dönüşü pek çok fırsat sunacaktır. Trump, Ukrayna'yı Rusya'ya toprak vermeye zorlayarak Putin'in elde ettiği kazanımları sağlamlaştırmaya çalışacağına söz verdi. Birçok kampanya vaadinin aksine bu vaat inandırıcı gelmeli çünkü Trump etrafını Ukrayna karşıtı ve Putin yanlısı danışmanlarla çevirmiş durumda. Ukrayna'ya yönelik planı da tamamen başkanın yetki alanına girdiği için büyük olasılıkla uygulanacak. Tek soru, Putin'in Trump Kiev'e başarılı bir şekilde “tarafsızlığı” dayattıktan sonra Ukrayna'nın geri kalan topraklarını her zaman ele geçirebileceği anlayışıyla kısmi bir vazgeçişi kabul edip etmeyeceği ya da Putin'in Trump'ın blöfünü görüp Ukrayna’dan hemen tamamen teslimiyet talep edip etmeyeceği.
Trump'ın kilit danışmanlarından bazıları ABD'nin Avrupa'daki çıkarlarını feda ederken bir yandan da Çin'in Doğu Asya'daki saldırılarına karşı caydırıcılığını güçlendirebileceğini düşünerek büyülü bir gerçekçiliğe kapıldıkları için ikinci Trump döneminin Çin'e sağlayacağı faydalar daha az belirgin. Zira yeni Trump yönetiminin Asya'da atacağı ilk adımlar ilk bakışta şahince görünebilir. Örneğin, Trump Çin mallarına uygulanmasını önerdiği devasa gümrük vergilerini yürürlüğe koyabilirse, Çin ekonomisi bir miktar acı çekebilir, ancak ABD'li tüketiciler için acı daha büyük ve daha acil olacaktır. Ve Trump muhtemelen Biden'ın zayıflığı olarak tasvir ettiği şeyden bir kopuş sinyali vermek için Asya'da ABD askeri gücünü esnetmenin bir yolunu arayacaktır.
Ancak gümrük vergilerinin Çin'in politikalarını anlamlı bir şekilde değiştireceği ya da göstermelik şahinliğin Asya'da sürekli bir askeri yığınağa dönüşeceği şüphelidir. Bir kere Trump Tayvan'ın savunulması konusunda bazı koşullar öne sürerek Taipei'nin daha güçlü Amerikan desteğine hak kazanmak için savunma harcamalarını dört katına çıkarmasını talep etti. Bu hayali strateji kendi çelişkileri nedeniyle çökebilir ve Çin-Rus ortaklığının kendisini Amerika'nın her iki büyük tiyatroda da geri çekilme ihtimaliyle karşı karşıya bulması mümkündür.
Kampanya sırasında Trump ve Vance kendilerini barış yanlısı olarak tanıtırken rakipleri Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve müttefiklerini savaş kışkırtıcıları olarak aşağıladılar. Trump'ın en sadık danışmanlarından biri olan Stephen Miller, sözde seçimin canlı bir resmini çizdi. Sosyal medya platformu X'te “Bu karmaşık değil” diye yazdı: “Kamala'ya oy verirseniz Liz Cheney savunma bakanı olur. Bir düzine ülkeyi işgal ederiz. Michigan'daki çocuklar Orta Doğu'daki çocuklarla savaşmak üzere askere alınır. Milyonlarca insan ölür. Rusya'yı işgal ederiz. Asya'daki ülkeleri işgal ederiz. Üçüncü Dünya Savaşı. Nükleer kış.”
Trump'ın temkinli bir güvercin olarak ima edilen bu portresi, ilk dönem Kuzey Kore'ye “ateş ve öfke” salma tehditlerini ya da üst düzey bir İranlı generale3 yönelik riskler içeren suikast operasyonunu hatırlayan herkes için sarsıcı olmalıdır.
Kampanya mesajlarındaki su katılmamış izolasyonizm, kritik bir zamanda Trump yönetiminin dış politikasını felç eden bir deli gömleği olabilir. Ancak Trump'ın bu tür prangalardan sıyrılması ve sıkıştırılmaya direnmesi meşhurdur. McMaster'ın anılarında anlattığı gibi, Trump'ın daha zeki yardımcıları bu durumu kendi lehlerine kullanıp, ondan yapmasını istedikleri şeyi düşmanlarının yapamayacağını söylediği şey olarak gösteriyorlardı.
Bu kumar bir süre için sınırlı bir şekilde işe yarayacaktı ama bir noktada Trump kaçınılmaz olarak tamamen farklı bir yöne doğru hareket edecekti. Bu ikinci başlanlık döneminde ise, bu fevrilik, ekibindeki daha aşırı gruplara güç vermek yerine onları engelleyebilir. Her koşulda Trump, ABD'nin ulusal güvenlik politikasını belirleme şansını kazandı ve şimdi kendisi için çalışmayı bekleyen kadın ve erkeklerde somutlaşan etkileyici gücü kullanacak. Trump ekibi gereğinden fazla özgüvene sahip. Dünya yakında yeterli bilgeliğe de sahip olup olmadığını öğrenecek.
ÇN: Transaksiyonalistler için siyaset tüm katılımcı taraflar arasında işbirliğine dayalı, gerçek bir etkileşim olarak kavranır. İnsan türü biyolojik olduğu kadar sosyal özneler oldukları için ve sadece kendi çıkarı ya da kazancı için "işlem" yapmakla kalmaz, diğer varlıklara da bağlıdır. Bu anlamda politik ilişki bir nevi ticaret gibi ilişkisel tabiatından ayrık düşünülmez. Bu sayede politika da ticaret gibi kavranılmaya çalışılır.
ÇN: “Skeleton in the closet” (dolapta iskelet) deyimi, geçmişte yaşanmış ancak gün yüzüne çıkması istenmeyen, gizli ve utanç verici bir hakikati imleyen İngilizce bir deyimdir. Bu deyim, kişilerin ya da ailelerin geçmişlerinde sakladıkları ve başkaları tarafından bilinmemesi gereken olumsuz olayları mecazen anlatmak için kullanılır. Özellikle bu tür sırların ortaya çıkması durumunda kişiyi veya aileyi utandıracağı düşünülür. Deyimin Türkçedeki en yakın karşılıkları “kirli çamaşırlar” veya “gizli saklı işler”dir. Bu ifadeler, özellikle geçmişte yaşanmış ve açığa çıkması istenmeyen olayları veya utanç verici sırları ifade etmek için kullanılır. Aynı şekilde, bir kişinin geçmişinde ya da özel hayatında gizli kalması istenen olaylardan bahsedilirken “kirli çamaşırlarını ortaya dökmek” ifadesi de benzer bir anlam taşır.
ÇN. Yazar burada ismini açıktan yazmadan ‘Kasım Süleymani’yi işaret etmektedir.