Thomas Fazi: "Antony Blinken Biden'ın Dış Politikası Hususunda Yanılgıda"
Blinken'in Foreign Affairs'de yayınlanan son makalesi gerçeklikten o kadar kopuk ki, sanki kötü bir Hollywood filminden fırlamış gibi.
Editörden;
Thomas Fazi, kendi tarifi ile“(Jeo)politika, ekonomi, savaş, enerji ve genel olarak hayat üzerine ana akıma meydan okuyan düşünceler” kaleme alan bir yazar. Aynı zamanda çevirmen olan Fazi, UnHerd ve Compact'ta (ve ara sıra başka yerlerde de) yazma eylemini düzenli olarak sürdürüyor. Daha evvelce Gûngen’de “BRICS Dünya Düzeninin Şafağı” adlı makalesinin çevirisini yayınladığımız Thomas Fazi’nin bütün yazılarını Substack bloğundan takip edebilirsiniz 👉
Fazi, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in Foreign Affairs'de çıkan ‘Amerika'nın Yenilenme Stratejisi, Yeni Bir Dünya İçin Liderliği Yeniden İnşa Etmek’ başlıklı makalesini konu edinen bir yazı kaleme aldı UnHerd’deki köşesinde.
Antony Blinken’in işbu makalesinin tam metnini Türkçe çevirisi ile Gûngen’de yayınlamıştık, aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz👇
“Son dört yıla dair anlattıkları gerçeklikten o kadar kopuk ki, sanki kötü bir Hollywood filminden fırlamış gibi.” cümleleriyle başladığı yazısında Thomas Fazi, bir ABD Dış İşleri Bakanı’nın, bir ABD Başkanının uyguladığı dış politikalar hakkında nasılda yanılgı(!) içinde olduğunu bir çırpıda, çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
Sizi Thomas Fazi’nin satırları ile baş başa bırakmadan önce, ‘Kim Bu Blinken’ diye, cemaziyelevvelinden demle, bizim buralarda pek de bilinmeyen, çok da anlatılmayan yanlarından bahsedeyim biraz. Ki Fazi’nin ‘uzun zamandır okuduğum en sıra dışı kurmaca hikâyelerden biri’ diye tarif ettiği yazının müellifini daha derinden tanımış olalım.
Bilinmeyen Blinken
Öncelikle şunu bilmeliyiz ki Blinken Ailesinin işi, devlet hizmetidir. Aile şirketinin bir mensubu olarak Tony de kamu hizmetindedir. Göbek adı John olan Antony’ye neden Tony dediğim sizi şaşırtmasın, yakın çevresi ona Tony diyor. Biz de onu yakından tanıma gayreti içinde olduğumuz için, ‘Tony’ diyelim dedim.
Ne demiştik, devlet hizmeti Blinken Ailesinin işidir. Antony Blinken, eşi Evan Ryan ile tanıştığı 1995 yılında, kendisi Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi'nde konuşma yazarı olarak çalışırken, Evan Ryan da First Lady Hillary Clinton'ın günlük programını koordine eden kişi idi. Yani Blinken Ailesine katılan Tony’nin karısı Evan da devlet işinde. Bir de magazin haberi vereyim size yeri gelmişken, Hillary Clinton 2002'deki Blinken-Ryan düğününe konuk olmuş ve düğünde Tony kadehini kaldırarak Clinton'a oy veren 40 milyon Amerikalıya teşekkür etmişti. Davetlileri kahkahaya boğan espirisi şuydu: ‘Tanışıp evlenmemiz bu seçim sayesinde oldu.’ Soğuk Amerikan sitkomları gibi, ama idare edeceğiz artık. Kahramanımızın, umarsız bir kibir sahibi oluşunu ta buralardan okumak da mümkün.
Blinken Ailesinin işi devlet hizmeti diyoruz ya, babası Donald M. Blinken Macaristan Büyükelçisi olarak görev yaptı. Üvey kız kardeşi Leah Pisar da Dışişleri Bakanlığı'nda ve Clinton yönetimi sırasında Ulusal Güvenlik Konseyi'nde iletişim direktörü olarak çalıştı. Blinken'in amcası Alan Blinken, Tony'in babasının Macaristan Büyükelçisi olduğu dönemde ABD'nin Belçika Büyükelçisi idi. Blinken'in üvey babası Samuel Pisar ise, Başkan John F. Kennedy'ye sonrasında da Fransız cumhurbaşkanlarına danışmanlık yapmıştır.
Biraz aile özeline girmek olacak ama burada Tony’yi tanımaya çalıştığımız için hoş görecektir. Annesi Judith (kızlık soyadı Frehm), babası Donald ile evli iken Antony John’u dünyaya getiriyor. Karı-koca 1971’de boşanıyorlar ve Judith, Samuel ile evlenerek Paris’e taşınıyor. İşte ‘Frankofon Blinken’ karakterinin kökleri de buraya dayanır.
Evet, Tony sıkı bir frankofon ve frankofoni sevdalısıdır. Annesi yeni kocası ile Fransa’ya taşındığında henüz 10 yaşlarında olan Tony’nin eğitim hayatı burada devam etti. Paris'te çift dilli eğitim veren bir okul olan École Jeannine Manuel'de eğitim gören Blinken, en ufak bir aksan belirtisi olmadan kusursuz konuştuğu Fransızcası ile ABD Dış İşleri Bakanı kostümü içinde birçok röportaj vermiştir. Fransızların, bu gibi durumlarda kullandıkları tabirle Tony, bir ‘Omlet du Fromage’ değil, gerçek ‘Cassoulet’.
Gerçek bir kazulet olduğunda ben de hem fikirim. Hele bu son yazısını okuduktan sonra daha emin oldum. Neyse, devam edelim.
Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Tony, annesinin yeni evliliği ile yine Yahudi bir aile ortamı içinde büyümüştür. Çünkü üvey babası Samuel Pisar Holokost'tan sağ kurtulan Yahudilerden biriydi. Ünlü ve güçlü bir avukat olan Pisar, Majdanek, Auschwitz ve Dachau ölüm kampları da dahil olmak üzere Nazilerden nasıl kurtulduğunu anlatan “Of Blood and Hope” (Kan ve Umut) adlı oldukça meşhur anı kitabını yazan kişidir.
Üvey babası, 2013 yılında Washington Post'a verdiği bir röportajda, Tony’nin savaş sırasında yaşadıklarını nasıl da dinlemek istediğinden bahsetmişti. Pisar, “Bilmek, öğrenmek istiyordu” der ve şöyle bir tespitte bulur: “Ben onun yaşındayken başıma gelenleri öğrendi ve sanırım bu onu etkiledi ve ona başka bir boyut, dünyaya ve burada neler olabileceğine dair başka bir bakış açısı kazandırdı. Bugün Suriye'deki zehirli gaz hakkında endişelenmek zorunda kaldığında, neredeyse tüm ailemin ortadan kaldırıldığı gaz aklına geliyordur.”
Samuel Pisar'ın 2015'teki ölümünün ardından Tony, üvey babasının yazdığı Kan ve Umut adlı anı kitabının “zorunlu okuma kitabı” olması gerektiğini söylüyordu. Onun tespiti de şuydu: “Her nesil için asla unutmama yükümlülüğümüzün güçlü bir hatırlatıcısı olarak var.”
Anne tarafından büyükanne ve büyükbabası Macar Yahudilerinden olan Tony’nin Yahudi köklerine bağlılığının temelinde üvey babasından evvel baba tarafından büyük dedelerinin olduğunu da bizim tespit etmemiz lazım gelir. Zira, öz babası tarafından dedesi Maurice Henry Blinken, İsrail'in ekonomik açıdan yaşayabilirliğini araştırmış, ilk dönem en ateşli İsrail destekçilerinden biriydi. Onun hakkında yazılmış bir makale okumak isterseniz, The New York Times’da 1986’da yayınlanmış yazıyı okuyabilirsiniz: 👉İsrail'in Erken Dönem Destekçilerinden Maurice Blinken, 86 Yaşında
Tony’nin yine baba tarafından büyük büyükbabası Yidiş yazarı Meir Blinken'dir. Büyük büyükbaba, 1879 yılında ünlü Yidiş yazarı Sholem Aleichem'in de doğum yeri olan Ukrayna topraklarındaki Pereiaslav'da doğmuş ve çocukluğu boyunca dini bir ilkokul olan Talmud-Torah'ta Yahudi eğitimi almıştır. Meir Blinken’in, Tony'nin dedesi olan oğlu Moritz de Ukrayna’da, Kiev'de doğmuştur. Bu hususta da bir makale okumak isterseniz, Ukrainian Jewish Encounter’da yayınlanmış şu yazıyı tavsiye edebilirim: 👉Yeni ABD Dışişleri Bakanı'nın Yidiş ve Ukrayna-Yahudisi Kökenleri
Amerika’nın Ukrayna politikasını, Amerika’nın Ukrayna Yahudisi kökenli Dış İşleri Bakanı bağlamında bir değerlemeye tabi tutmayacağım burada ama Tony’nin gönülden sıkı sıkıya bağlı bir Atlantik İttifakı (Atlantic Alliance) bağımlısı, bir Avrupacı (Europeanist), çok-taraflılık yanlısı (Multilateralist) ve bunun doğal sonucu olarak uluslararasıcı (Internationalist) olduğunu söylemek gerekir.
Tony'nin kendi ifadelerinden öğreniyoruz ki ‘Avrupa ile bağları ömür boyu sürecek kadar derin ve kişiseldir’ ve kendisi ‘transatlantik ittifaka yürekten inanmakta’dır.
2016'da yaptığı bir açıklamasında “Basitçe söylemek gerekirse, dostlarımız, ortaklarımız ve müttefiklerimiz var oldukça dünya Amerikan halkı için daha güvenlidir” diyen Tony, Avrupa'yı “hayati bir ortak” olarak tanımlıyordu. Tony, Trump yönetiminin ABD askerlerini Almanya'dan çekme planlarını “aptalca, kindarca ve stratejik bir kayıp” olarak değerlendirirken izahı şuydu: “NATO'yu zayıflatır, Putin'e yardım eder.”
Tony’nin, bu son makalesinde de çokça göreceğiniz gibi, her önemli dış politika meselesinde tekrarladığı bir mantrası var: ‘ABD müttefikleriyle birlikte ve uluslararası anlaşmalar ve örgütler çerçevesinde çalışmalı.’ Ayrıca, yine son yazısında altını çize çize tekrar tekrar ifade ettiği üzere, ‘ABD'nin çok taraflı kurumlardaki liderliği’ onun için olmazsa olmaz.
Ama bana ‘Tony’yi tam manasıyla tanımlayan özelliği nedir’ diye sorarsanız, cevabım şu olur: Tipik bir ‘Interventionist’; çünkü Antony Blinken tam bir ‘Müdahale’ uzmanı, katıksız bir Müdahaleci.
Mesela Tony, Obama döneminde Ulusal Güvenlik Konseyi'nde ve Dışişleri Bakan Yardımcısı olduğu dönemde üstlendiği görevleri ifa ederken, ‘ABD'nin Suriye'deki çatışmaya daha güçlü bir şekilde müdahil olması’ gerekliliğini savunmuştur.
Şunu da bilmek gerekir ki, Libya'ya silahlı müdahaleyi desteklemek konusunda patronu Biden ile bile ters düşen bir kişiliktir Tony. Biden 2003 yılında ABD'nin Irak işgalini savunurken de onun yakın yardımcılarından biri Tony idi.
Tony, kendi ifadeleri ile “diplomasinin caydırıcılıkla desteklenmesi” gerektiğine ve “kaba kuvvet gücünün etkili diplomasiye gerekli bir yardımcı” olduğuna inanıyor.
Tony’nin şu sözleri, sorulsa benim onu neden Müdahaleci kişiliği ile tarif edeceğimi tarif eder: “Suriye'de çok fazla şey yapmayarak yeni bir Irak'tan kaçınmaya çalıştık haklı olarak, ancak çok az şey yaparak tam tersi büyük bir hata yaptık.”
Evet, ABD Dış İşleri Bakanlığı koltuğunda oturan Antony John Blinken nam şahsiyet, temel hatlarıyla böyle bir kişilik.
İşte bu şahsın yazdığı son yazısı üzerine Thomas Fazi’nin düşünceleri aşağıda, okumanızı bekliyorlar. 〄
Antony Blinken Biden'ın Dış Politikası Hususunda Yanılgıda
Orijinal Adı; “Antony Blinken is wrong about Biden’s foreign policy”
⑊ Thomas Fazi ⑊ 4 Ekim 2024, UnHerd
Antony Blinken'in Foreign Affairs'de yayınlanan son makalesi uzun zamandır okuduğum en sıra dışı kurmaca hikâyelerden biri. Son dört yıla dair anlattıkları gerçeklikten o kadar kopuk ki, sanki kötü bir Hollywood filminden fırlamış gibi. Konu aşağı yukarı şöyle: Yıllarca süren kötü liderlik ABD'yi zayıflattı ve böldü, bu da Kötü Adamları —Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore— bir araya gelip “ABD'nin ve çoğu ülkenin istediği özgür, şeffaf, güvenli ve müreffeh dünya”ya karşı eşi benzeri görülmemiş bir tehdit başlatmak ve gezegeni Yeni Karanlık Çağ'a sürüklemek umuduyla kaos ve şiddet tohumları ekmek için cesaretlendirdi.
Ne var ki, ABD ve onun yeni seçilen cesur başkanı Joe Biden'ın önderliğindeki Özgür Dünya ülkeleri, aralarındaki farklılıkları bir kenara bırakıp birlikte mücadele ederek Ukrayna'da, Orta Doğu'da, Asya-Pasifik'te ve başka yerlerde barış ve istikrarı yeniden tesis etmeyi başardıklarında onların şeytani planları bozulacaktır. Hikaye adeta bir ters köşe ile sona eriyor. ABD liderliğindeki Özgür Dünya şu an için Kötü Adamların dünya hakimiyeti planlarını bozmayı başarmış. Anlatıcımız bize “Biden yönetiminin stratejisi ABD'yi bugün dört yıl öncesine göre çok daha güçlü bir jeopolitik konuma getirdi” diyor — amma velâkin düşman henüz alt edilememiş...
Eğlenceli bir yazı olmuş. Ve fakat Blinken, Biden yönetiminin dış politikasının George W. Bush döneminden bu yana en şahin ve pervasız politika olarak öne çıktığının gerçekten farkında değil mi? Dünyanın jeopolitik açıdan dört yıl öncesine göre daha dengesiz olduğu kesin.
Ukrayna konusunda, Amerika'nın Rusya'yı kışkırtan yanlış kararlar aldığını düşünsün ya da düşünmesin, Biden yönetimi, tartışmasız bir şekilde, çatışmaya müzakere yoluyla bir çözüm getirilmesi ihtimalini elinin tersiyle itti. Aksine hızla, doğrudan ve potansiyel olarak bir NATO-Rusya nükleer savaşına dönüşebilecek olan bu krizde, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı bir vekil güç olarak kullanmayı tercih etti. Ayrıca, yakın Avrupa tarihinin en vahim endüstriyel terör eylemi olan Kuzey Akım boru hattının bombalanması olayına doğrudan karıştığı iddia ediliyor yahut en azından önayak olduğu öne sürülüyor.
Orta Doğu'da Beyaz Saray, İran'la nükleer anlaşmanın yenilenmesi vaadini çöpe attı, Washington'un Tahran'ın asla kabul edemeyeceğini bildiği ağır koşullar öne sürerek. Geçtiğimiz yıl boyunca, Gazze'ye yönelik şiddetli saldırganlığı karşısında bile İsrail'e neredeyse koşulsuz siyasi, ekonomik ve askeri destek sunarak, şu anda tanık olduğumuz dramatik bölgesel gerilime doğrudan katkıda bulundu. Bu arada Asya-Pasifik'te Biden yönetimi, ABD'nin Pekin'le Tayvan bağlamında yaptığı “Tek Çin” anlaşmasındaki tarihi taahhütlerini sulandırdı ve Çin'le topyekûn savaşa hazırlanmak adına bölgede eşi benzeri görülmemiş bir askeri yığınak yaparken, bu ülkeye karşı “tam anlamıyla bir ekonomik savaş” yürüttü.
Biden yönetimi, ABD hegemonyasının düşüşünü durdurabilmek ve çok kutuplu bir sisteme doğru devam eden geçişi geciktirmek ya da mümkünse tersine çevirmek için umutsuz bir çaba içindeymiş görüntüsü veren beceriksiz bir tutum sergiledi. Bu, Blinken'in filminin konusundan oldukça farklı bir hikaye. Bu, yazdığı her şeyin kurgusal olduğu anlamına gelmiyor: bazı açılardan “ABD'nin bugün dört yıl öncesine göre çok daha güçlü bir jeopolitik konumda olduğu” doğrudur.
Bu küresel anlamda doğru olmasa da -ABD'nin uluslararası alanda hiç olmadığı kadar nefret topladığı ve giderek yalnızlaştığını söylemek mümkün- Amerika'nın askeri ve ekonomik olarak tam kontrolünü yeniden egemen kıldığı Avrupa ve diğer coğrafyalardaki Batı himayesindeki ülkeler açısından kesinlikle doğrudur. Hollywood'un gişe rekorları kıran filmlerinde bile bir nebze gerçeklik payı olur.
🌍